Pişkin yağcılık!

Bir hafta önce dikkatimi çekmişti. Cumhurbaşkanı’nın “Gerçek müminin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta sabretmektir” dediği gün Türkiye’nin en zengin ilk 10 kişisi arasına girebilen insanlarından; iş adamı, ilk özel sektör beyaz eşya üreten sanayi fabrikalarının kurucu öncüsü, kendisini “Türk Musevi” olarak adlandıran vatansever Jack Kamhi’nin ölüm haberi geldi.

Bir yanda yokluk.

Yoksulluk.

Fakire sabır önerileri.

Öbür yanda

Zenginlik.

Ve ölümde eşitlik.

Bunlar hayatın olağan akışı içinde akıp giden insanlık durumları. Ne var ki, çok zengin bir kişi olarak hayata pencerelerini kapatan Jack Kamhi’nin Türkiye’ye devlet uçağı ile getirilmesi “kayırmacılığa” giren bir habere konu oldu. Gazetenin ismi ve gazete yazarının adı önemli değil. Zaten ben bu yazıyı “polemik olsun” diye yazmıyorum.

Ancak insaf!

İzan!

Vicdan!

★★★

Gazete’nin o yazarının “Bir Türkiye çınarının son arzusu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan” başlıklı yazısında duyurduğuna göre Jack Kamhi’nin oğlu, Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu üyesi Korkmaz Karaca’ya telefon açtı.

Aynen şöyle dedi:

“Korkmaz, biliyorsun babam bir süredir Amerika’da Miami’de tedavi görüyor. Ama artık ölüm döşeğinde ve bana vasiyet etti. Türkiye’de ölmek istiyor”

Sonra ne oldu?

Yazar anlatıyor:

Korkmaz Karaca, Cumhurbaşkanı’nı aradı. Cumhurbaşkanı hemen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu telefona bağlattı ve “Son arzusu vatan toprağında ölmek olan bu değerli insanın isteğini yerine getirelim” talimatı verdi. Bakan Çavuşoğlu da yardımcısı Yavuz Selim Kıran’ı görevlendirdi.

Ve Jack Kamhi!

Türkiye’ye getirildi.

★★★

Bu yazıdan anlıyoruz ki, dünyadan göçüp giderken çocuklarına büyük servet miras bırakan Jack Kamhi’yi son gününden, bir gün-iki gün-üç gün önce Türkiye’ye devletin ambulans uçağı getirdi.

Milyarder bir insan.

Korumaya ihtiyacı yok.

Sadece İstanbul Mecidiyeköy’de kendine ait Profilo fabrikasının yerine kurulan alışveriş merkezindeki 20 metrekare bir dükkanın 2 günlük kira geliri onu ABD’den alıp Türkiye’ye getirecek bir özel uçağın parasını karşılardı. Devlete yük olmasına ne ihtiyaç vardı? Tanıyanlar anlatıyor: Jack Kamhi, samimi ve net bir insandı, “vatan toprağında ölme arzusu” üzerinden Cumhurbaşkanı’na ince yağ çekileceğini bilseydi çok üzülürdü.

Pişkin yağcılık.

Delik kova.

Su tutmaz.
TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)
Galata Kulesi gündüz vakti çalınmıştı!
Osmanlı belediye başkanları (şehreminleri) döneminden beri; örneğin ilk Pepe Salih Paşa (1855) ve son şehremini Ziya Bey’e (1923) kadar Galata Kulesi, “tarihi varlık” olduğu için İstanbul Belediyesi’nin mülkü kabul edilmiş, yönetimi belediyeye bırakılmıştı. Tayyip Erdoğan Belediye Başkanı olduğunda da “Galata Kulesi” İstanbul Belediyesi’nin mülkü olarak kalmıştı. Erdoğan, gitti yerine Ali Müfit Gürtuna geldi, mülkiyet değişmedi. Gürtuna gitti yerine Kadir Topbaş ve sonra da Mevlüt Uysal geldiler ve 25 yıl boyunca Galata Kulesi İstanbul Belediyesi mülkiyetinde kaldı. Son seçimde İstanbul’un yönetimi muhalefete geçince “Galata Kulesi tarihi varlık değil vakıf varlığı” sayıldı, mülkiyeti Turizm Bakanlığı’na verildi. Galata Kulesi, Belediye’den göz göre göre gündüz vakti çalınmış oldu. Turizm Bakanı, önceki hafta 22 milyon lira harcanarak yapılan yenilenmenin propagandasını için bir yığın gazeteciyi Galata Kulesi’nde yemekli toplantıda ağırlardı. Galata Kulesi’nin çalınmasının ne faydası oldu o noktaya hiç değinmedi.

Unutma!

Kaynak: Sözcü