D vitamininin fazlası hasta ediyor

Bağışıklık sistemini güçlendirerek koronadan korunmak, hastalığa yakalanma durumunda ise mümkün olan en hafif şekilde atlatmak için popülerleşen önlemlerin başında vitamin ve mineral takviyeleri geliyor. Özellikle D vitamininin, bağışıklık sisteminin çalışma düzeninde önemli görevlere sahip olması nedeniyle koronavirüsle mücadelede etkili olabileceği belirtiliyor. Bu yüzden D vitamini kullananların sayısı oldukça fazla. Ancak bu vitaminin gelişigüzel alınmaması gerekiyor… İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Uğur Dilek Calap, bunun nedenlerini ve D vitaminiyle ilgili bilinmesi gerekenleri anlattı…

Uğur Dilek Calap

GÜNEŞ IŞINLARINDAN MAHRUM KALMAYIN

– Besinlerden alınabilir mi?

D vitamini, yağda çözünen (vücutta depolanan) vitamin türlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Vücutta kalsiyum ve fosforun emilimi, kemik yapımı ve kemik sağlığının korunması, kalbin çalışması, kas fonksiyonlarının düzenlenmesi gibi birçok önemli görevi bulunan bu vitamin aynı zamanda bağışıklık sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmasında da kilit rol oynuyor. Besinlerde çok az miktarda bulunan bu vitaminin en önemli kaynağı ise güneş ışınları. Yeteri kadar güneş alamayan bireylerde ve yaşlılarda D vitamini eksikliğine yaygın şekilde rastlanıyor. Bu nedenle rutin sağlık kontrollerinde D vitamini düzeylerinin düzenli aralıklarla kontrol edilmesi ve olası bir eksiklik durumunda hekim kontrolünde vitamin takviyelerine başlanması gerekiyor.

– Eksikliğinde hangi sorunlar görülür?

D vitamini yetersizliği, ülkemizde ve dünyada en yaygın görülen vitamin eksiklikleri arasında yer alıyor. Vücutta çok önemli görevler üstlenmesi nedeniyle D vitamini eksikliği sağlığı ciddi şekilde etkiliyor, özellikle yaşlılık döneminde kemik hastalıklarının gelişimi kaçınılmaz hale gelebiliyor. D vitamini eksikliği bulunan bireylerde osteoporoz (kemik erimesi) gibi hastalıklara yakalanma olasılığı ölçüde artarken, çocuklarda ise büyüme ve gelişme olumsuz etkileniyor. Bununla birlikte bağışıklık sisteminin gücünü kaybetmesi nedeniyle vitamin eksikliği bulunan bireylerde koronavirüs ve gribal enfeksiyonlar da dahil olmak üzere enfeksiyon hastalıklarına yakalanma ve bu hastalıkları ağır geçirme riski de önemli ölçüde artıyor. Bu nedenle rutin kan testlerinde D vitamini eksikliği görülen bireylerde bir an önce D vitamini takviyelerine başlamak ve vitamin düzeyini normal aralığa getirmek gerekiyor. Menopoz sonrası dönemdeki kadınlar, ileri yaştaki bireyler, böbrek hastaları veya yeteri kadar güneş ışını alamayan bireylerde düzenli olarak D vitamini takviyesi kullanımı gerekebiliyor. Bu gibi durumlarda hekim tarafından önerilen doz ve kullanım sıklığı ile vitamin takviyelerinin tüketilmesi önem arz ediyor.

İYİLEŞEYİM DERKEN HASTA OLMAYIN

– Gelişigüzel kullanmak nelere yol açar?

Koronavirüsün hayatımıza girmesiyle birlikte D vitamini takviyelerine gösterilen ilgi arttı fakat bilinçsiz vitamin  kullanımının ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği göz ardı ediliyor. Vitamin eksikliği bulunmamasına rağmen hekime danışmadan D vitamini takviyeleri kullanan bireylerde kalsiyum ve fosfor minerallerinin kandaki miktarında artış gözleniyor. Bu durum kalsiyum ve fosforun çeşitli doku ve organlarda birikip, bu organlara hasar vermesiyle sonuçlanabiliyor. Yani kanda kalsiyum düzeyinin artması böbrek taşı oluşumu, tansiyon yüksekliği, kalp krizi ve hatta karaciğer fonksiyonlarının bozulmasına yol açabiliyor. Bu nedenle D vitamini takviyesi kullanması gerektiğini düşünen bireyler öncelikle bir hekime danışarak kan tahlili şeklindeki D vitamini testini yaptırmalı.

– Ne zaman takviye alınmalı?

Kandaki D vitamini düzeyinin 50 ng/mL ile 70 ng/mL aralığında olması sağlıklı bireyler için normal kabul ediliyor. 50 ng/mL’nin altındaki değerler ise D vitamini eksikliği olarak değerlendiriliyor. Test sonuçları bu değerin altında olan bireylerin, hekim tarafından önerilen doz ve kullanım sıklığı ile vitamin takviyesine başlaması gerekiyor. D vitamini destekleri genellikle damla şeklinde ve günlük 400 IU dozu ile başlatılıyor. Fakat hastanın yaşı, sağlık durumu, gebelik varlığı gibi durumlara bağlı olarak hastaya özel doz belirlenebiliyor.

Kaynak: Sözcü