ÇAKMA HAVACILAR” VE “THY’DE AHMET BOLAT DÖNEMİ…” – Airline Haber

 </p><img class="alignleft size-full wp-image-12" style="padding-left: 12px;" src="https://airlinehaber.com/wp-content/uploads/2020/11/SXS_201030_Selfie_Banner_1153x90px_v1.gif" alt="" width="1153" height="90"/>

Sevgili Okurlarımız;

Sosyal medyada ve youtube gibi kanallarda havacılık ile ilgili programlar yapılıyor.  Normal olarak, bilhassa genç nesil bu programları takip ediyor. Ancak son zamanlarda, bu tür programlarda bilen bilmeyen konuşuyor ve tabii ki gerçek havacılarda alay konusu oluyor. Aynı rezalet tıp biliminde de yaşanmakta. Hastalıklarla ilgili görüş belirten, tıp bilimi ile uzaktan yakından alakası olmayan kişiler de var.

Bu tür kişileri sizler de gözlemliyorsunuzdur. İnternetin çok faydaları olduğu gibi bu tür çakma unvanlarla bilgi paylaşanların bir şekilde denetlenmesi şart. Aksi takdirde müthiş bir bilgi kirliliği ile karşılaşmak mümkün. 

Havacılık ile ilgili birçok gazetecimiz ve habercimiz var. Bunlar tabii ki yaşanan bir hava olayını veya kazasını yayınlayabilirler ama yorumlayamazlar. Konu ile ilgili görüş belirtemezler. Bizim ülkemizde her şeyde olduğu gibi bu konularda da denetim eksikliği var. Kısaca meydanı boş buldular, atıp tutuyorlar…

Sağda solda, televizyonlarda, gazetelerde, internet ortamında mesleği dışında konuşan o kadar çok kişi var ki, bunların bilgisi yok ama fikri var…

Ben bildiğiniz gibi, haber sitemde hiç gazeteci unvanı kullanmam. Her ne kadar medya ile tanışmam 1991 yılında başladıysa da (UTED Dergi)bu güne kadar hiçbir zaman ben gazeteciyim demedim. Çünkü ben sadece havacıyım. Doktorların, pilotların, teknisyenlerin, mühendislerin, öğretmenlerin, akademisyenlerin isimlerinin önünde unvanlarını yazması normaldir. Çünkü onlar meslekleriyle ilgili tahsil yapmış, lisans ve diplomalarını almışlardır. Görüş iletebilirler…

Bu çakma havacılar bazı havacılık okullarında, havacılıkla ilgili soru alıp cevap bile veriyorlar☺ Verdikleri bilgi sadece duyumdan ibaret. Detayına girmeleri mümkün olmamasına rağmen, hayatında bir uçağı hangarda, bakım sırasında, arıza durumunda görmemiş, kokpitte uçmamış, bu tür çakmaların zaman zaman bilmedikleri ve uzmanlıkları olmadığı, havacılık gibi bir meslekte görüş belirttiklerine şahit oluyoruz. Çünkü internet ortamında maalesef denetim yok. 

Bu tiplerden bizim havacılık medyasında da çalışanlar var. Hele hele yakından tanıdığınız bir tanesi youtube da görüş belirtiyor☺  Bazı okullara gidip havacılık sunumu yapıyor? Yolcu olarak uçmaları dışında, uçaklarla fiziki bir bağı olmamasına rağmen, pilotaj ve bakım, arıza vb konularda ahkâm kesenler var. Bunlardan bir tanesi (hepinizin tanıdığı) pilot okuluna gitmeye karar verir. Çünkü artık havacı olması gerektiğini düşünür. Okul da yabancı değil, tanıdık. Bu arkadaşı eğitime alıyorlar aylarca eğitiyorlar, yer dersleri veriyorlar ama sonunda, en azından PPL lisans alabilmesi için tek başına uçması lazım ki lisansı verilebilsin. 

Tabii ki bu arkadaş, hadi bakalım tek başına uç da görelim dediklerinde eli ayağı tutulup ben tek başıma uçamam diyor uçmuyor ve PPL lisansını alamıyor. Şimdilerde ise ben havacıyım diye gezen kişiden bahsediyorum. Youtube kanalında veya okullarda bu kişiye rastlarsanız, neden PPL lisansını alamadın diye sorun. İşin komik yanı bu arkadasın, boşandığı eşi pilot ve çok başarılı… Keşke boşanmayıp, eşinden uçuş ve havacılık dersleri alsaydı korkaklığını yener, zamanı ve parası boşa gitmezdi. 

Bu arkadaşa youtube kanalında havacılık ile ilgili konuları konuşurken görürseniz, sorun bakalım uçmaktan neden korkmuş. Lisansını neden alamamış? PPL lisansı aslında en kolayı… Bu arkadaşın birde patronu var ve oda çakma havacılardan… Al birini vur diğerine… Oda duayenlerden…Seçim sonrası iktidara gelirlerse Ulaştırma bakanı olacakmış:) Hani aç tavuk kendini darı ambarında görürmüş:) işte böyle bir şey…  

İşin komik yanı, yukarıda özelliklerini yazdığım kişi ve patronu havalimanlarındaki basın mensuplarına tahsis edilmiş odaya bile giremiyor. Kısaca, basın mensubu mu yoksa havacı mı? Bilmek zor. En iyisi bu ikiliye, her an renk değiştirebilme özelliklerine sahip oldukları için, bukalemun diyebiliriz…
THY’DE AHMET BOLAT DÖNEMİ…
Değerli okurlarımız;  

Yöneticilerin, işinin ehli ve mesleğinin erbabı olmak kadar insanları idare etme, kriz yönetme ve adaletli olma gibi sorumlulukları da vardır. 

Neticede işverenin yönetimsel olarak vekili ve çalışan nazarındaki yüzüdür yönetici. O nedenle her kademedeki yöneticinin şirketi temsil bilinci ve farkındalığı olmalıdır. Kötü yönetici, çalışanın şirkete ve işine karşı tutumunu da olumsuz etkilemesinin yanı sıra, çalışanın kurumsal bağlılığı ve aidiyet duygusunu da zedeler. 

Adalet ve liyakatin gözetilmediği her atama ve terfi etme, çalışanın vicdanını ve adalet duygusunu yıpratmakla kalmaz, ayrıca işine ve kariyerine karşı motivasyonunu da düşürür. 

Çabasının veya performansının takdir edilmeyeceğini ya da, hak ettiği değeri göremeyeceğini düşünen kişi, işinden soğur ve yavaş yavaş özveriden uzaklaşır. Bu çalıştığı kuruma ve oturduğu koltuğa en büyük ihanet olur. 

Ahmet BOLAT beyin göreve başladığı gün liyakat ve ehliyet vurgusu, adil ve bütünleştirici bir yönetim yaklaşımı herkeste olumlu bir beklenti oluşturmuştu. Umar ve dileriz ki, çalışanların bu beklentisi boşa çıkmaz. 

Teknik personel için en önemli konu, kendilerini değersiz hissettirilmesi kaynaklıdır. Çalışanlar, maalesef kendilerini THY’nin bir parçası olarak görememekteler. Bunun nedeni de onu yönetenlerin tutum ve davranışlarıdır. Görünen o ki, bunu fark eden yeni yönetim sayesinde değişim rüzgârları esiyor. Bunlar hem şirketin geleceği hem de çalışanlar için çok değerli gelişmeler.

Şu ana kadar yapılan birçok değişikliğin, çalışanlarca olumlu karşılanmasına rağmen ara kademelerdeki bazı yöneticilerin koltuğunu koruma, ya da kraldan çok kralcılık yaparak yaranma çabasındakilerin alt kadrolarına eziyet ettiğini duyuyoruz. 

Bu size verilen imkânlara da, makamlara da ihanettir. Şayet çalışanların, sosyal ve kanuni haklarını keyfi çıkarımlarla yönetiyorsanız, inanın aldığınız veballe oralarda çok tutunamazsınız. 

Örneğin;  mazeret gerekçesi kabul görüp, mazeret izni alabilen çalışan varken bir diğer çalışanın aynı mazeret gerekçesine yıllık izin kullanmak zorunda bırakılması veya çalışma düzenini, yıllık izin planını, adaletsiz iş yükü ile baskı altına alınması kabul edilebilir mi? 

Birinin eşi veya çocuğu hastayken mazeret izni, ötekisinin aynı gerekçe ile mazeret izni verilmeden yıllık izin kullanmaya zorlanması hangi mantıkla izah edilebilir ki… Demek ki siz, ayrımcılık yapıyorsunuz. 

Fazla mesailere, işin yoğunluğuna ve iş görenin yetkinliğine göre değil de özel ilişkilerinize veya samimiyetinize göre adam bırakamazsınız. Her sorunun arkasına, üstlerinizi bahane edip çözümden kaçamazsınız. İnsan yönetmek ve şirketin temsil yüzü olmak büyük sorumluluktur. Başarı ve nitelik kadar adalet ve vicdan da gerektirir. İnisiyatif kullanmayan, yanlışa ve haksızlığa dur diyemeyen, altındakini şefkatle kucaklamayan, yönetemeyenden yönetici mi olur?

THY gibi güzide bir kurumda çalışan olmak, yönetici olmak inanın çok büyük bir ayrıcalıktır. Ülkenin ve ekonominin zor günlerden geçtiği bu dönemde giderayak İlker beyin, kesilen ücretleri iade etmesi, Ahmet Bolat beyin de gelir gelmez, tecrübesini ve kurumsal hafızasını, yaptığı cesur değişimlerle hissettirmesi, bütün eksiklerine rağmen çalışanlarda olumlu hava yarattı. Alt kademe yöneticileri dahil, kimsenin buna bozmaya ya da zarar vermeye hakkı olmamalı. 

Uzunca bir süredir çalışanların, iş yerindeki sorunlarından mesul olan dernek ve sendikalardan istedikleri ilgiyi göremedikleri için, sağ olsunlar okurlarımız, ulaşabildiğince içini bizlere döküyor. Bizler de onların dertlerine, sorunlarına ses ve nefes olmaya çalışıyor ve çalışacağız da…

THY A.O ‘nun Genel Kurullarında, resmi kayıtlara geçirilmesi şartıyla ısrarla dile getirdiğim, Pass ve Ced Bilet sorunu ile sinyorita sıralamasındaki sorunlara yeni yönetim çözüm bulmuş görünmekte.. Yıllardır yaşanan bu haksızlığı Ahmet beyin teknik personelle yediği sahur yemeğinde kaldırılacağını ilan etmesi bence çok isabetli ve olumlu bir adım oldu.

THY’den ayrılarak şirketleştirilen Teknik A.Ş nin, yıllardır uğradığı bu ikinci sınıf muameleyi yok saydığını, buna artık fırsat verilmeyeceğini ima etmesi herkesçe çok olumlu karşılandı.  Airlinehaber olarak, yıllardır bu konuyu yazıp çizip dile getirdik. Sendika da birçok defa bu konuda ısrarcı ve talep kar da olmuştu. Ahmet Beyin gelir gelmez bu konuya el atması Teknik A.Ş çalışanlarını da aynı samimiyetle sahiplenici tavrı da diğer kronikleşmiş konularda umutları filizlendirdi. 

Umarım çalışanları, koltuk kavgasıyla seçim derdine düşmüş bu yalancı, bu ikiyüzlü dernek ve sandukaların merhametine bırakmaz, genelge ile iş gurubu düşürülen ardından haksız biçimde işten atılanların haklarının iadesi konusunda da aynı tutumu gözetir. Bu zor zamanlarda birlikte özveri ile birbirine kenetlenerek, çalışanınıza sahip çıkarak onların sorunlarına ve sıkıntılarına kulak vererek, geleceğinizi ve başarınızı koruyabilirsiniz.  

Egosunu tatmin etme açlığı içinde, çalışanlarıyla empati kurmayan veya kuramayan anlayışları bertaraf edip, sizinle aynı ruh ve aynı motivasyonla yürüyecek yöneticileri ve çalışma arkadaşlarını seçmelisiniz. 

İnsanları üye oldukları vakıflara, okudukları okullara, üye oldukları dernek ya da siyasi görüşlerine göre ayırma, ya da kategorize etme hasatlıklarından vazgeçmelisiniz.  Şirketi, Cemaatlerin ya da arkalarındaki referansların hatırı ile yönetmeye çalışırsanız, oralarda başarısızlık, adaletsizlik ve mutsuzluk bitmez. Her gün düşman yaratır, içten içe zarar verirsiniz. Mesai saatlerinde özveri ile çalışan insanları, öfke ve nefretle kart basmak için dakika sayan, izin ya da rapor almak için bahane arayan kitlelere çevirirsiniz. 

Adil yönetip, adaletli olun ki karşınızdan hak talep edip emeklerini sorgulama hakkınız olsun…


NOT/ HAVACILIK DUAYENLERİ 🙂 

Gülme işareti, çok iyi tanıdığım Eftal Erçakar ve Oben Oğultarhan kaptanlarımız nedenli değildir…

Bilhassa Eftal Kaptanımla Airport TV de bir çok havacılık programları yapmıştık. Keşke bu çocuğu da yanımıza alsaydık:)

Kaynak: Airline Haber