Şiddete uğrayan sağlık çalışanları anlatıyor: ‘Yolda yürürken bile korkuyorum’

class=”cf”>Geçtiğimiz haftalarda Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde asistan doktor Ertan İskender, muayene ettiği hastanın bıçaklı saldırısına uğramış, sırtının sağ kısmı ve sağ elinden yaralanmıştı. Tedavisi halen devam eden İskender, “Şu an için karar verecek olsam kesinlikle bir daha bu işi yapmak istemiyorum. Hem emeğimize yazık hem bunun tekrarlanmayacağının garantisi yok” diyor.

Ertan İskender’in yaşadığı bu olay ne ilk ne de son… Sağlık çalışanları canını dişine takarak insan hayatını kurtarmak için mücadele ederken maalesef şiddete uğruyor.

Şimdi sözü sağlık çalışanlarına bırakıyor, yaşadıkları korkunç şiddet olaylarını kendi ağızlarından dinliyoruz…

‘BABASI ÖLÜNCE DÖNER BIÇAĞI İLE SALDIRDI’ Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz

Erzurum’da asistanlık yaparken, o bölgede ‘kabadayı’ olarak adlandırılan bir kişinin babası çalıştığım hastanede yatıyordu. Babası felç geçirmişti ve durumu da ciddiydi. Benim nöbetçi olduğum bir akşam hasta birden fenalaştı. Hemen müdahale ettik, hasta nefes problemi yaşadığı için trakeostomi (boğazın delinmesi ve hastanın nefes almasının sağlanması) yaptık. Tüm uğraşlarımıza rağmen hasta vefat etti. Hastanın oğlu durumu öğrenince hastaneye geldi fakat sarhoştu. Babasının boğazında delik açıldığını görünce “Babamın boğazını kesmişler” diye bağırmaya başlayarak yanındaki döner bıçağını bana doğru salladı. Ben de o anın şoku ile olacak, çok hızlı bir şekilde geri çekildim ve son anda darbe almaktan kurtuldum. Bütün sağlık personeli korkudan dört bir yana dağıldı. Hemen hastane polisini aradım, tek başına müdahale edemeyeceğini söyledi ve site karakolunu aradı. Site karakolundaki polisler de sayılarının yetersiz olduğunu söyleyerek çevik kuvvet çağıralım dediler. Anlayacağınız kimse müdahale edemedi. Ben ve sağlık personeli o gün yaralanmaktan ve hatta ölmekten son anda kurtulduk.

Hastanelerde var olan ‘hasta hakları’ uygulaması çok yanlış yerlere çekiliyor. Hasta hakaret ediyor, davacı olmak istiyorsun, “Hasta psikolojisi, boşver uğraşma” deniyor. Onu affet bunu affet derken iş çok daha şiddetli boyutlara geliyor, geldi de….

class=”cf”>

class=”cf”>

TEHDİT, HAKARET, YUMRUK… Doktor Mazlum Bakar

Ölmek üzere olan bir hastamızı kırmızı alana aldık. Kırmızı alanda hastaya müdahale ederken herhangi bir hasta yakınının orada olması yasaktır, yakını o hastanede çalışan bir doktor bile olsa… O sırada hastanın yeğeni, müdahale edeceğimiz sırada oradan çıkmak istemedi, tartışma başladı. Sonrasında hasta vefat etti. Dışarda o yakınına bir şey sormak için yanına gittim ve yeniden tartışma yaşandı. O kişi beklemediğim bir anda bana yumruk attı, üst dudağım patladı. O sırada bir yandan öfke hissederken bir yandan da “Acaba daha kötüsü olur mu” korkusu yaşadım. Yumruktan sonra yere düştüm. Yerdeyken düşündüğüm şey şuydu; acaba kalkıp ben de adama vursam haksız duruma düşer miyim? Düşünsenize birisi sizin canınızı yakıyor ve sizin o sırada karşılık vermenize engel olacak kadar içinizde tereddüt yaratan bir sahipsizlik hissi var. Ben de tutanak tuttum şikayetçi oldum, önümüzdeki günlerde duruşma olacak.  

class=”cf”>

Zaten pandemi nedeniyle çok zor günler geçiriyoruz, üstüne bir de insanların size olan kötü muameleleri gerçekten çok üzücü. Sağlık çalışanlarını koruyabilecek yasaların olması ve çok daha önemlisi bunların uygulanması, kağıt üzerinde kalmaması gerekiyor. Umarım bu sağlıkta şiddet denen moda söylemi duymayı unuttuğumuz günler görürüz. Yoksa gerçekten ileride çocuğumuzu ameliyat etmeye bile doktor bulamayacağımız günler görmemiz yakındır. 

Tabancayla yaralanan doktor Erdal Kurt, saldırganı böyle yakaladıTabancayla yaralanan doktor Erdal Kurt, saldırganı böyle yakaladı

‘HALA O ODAYA GİRERKEN ÇARPINTIM OLUYOR’ Doktor E.E.G

Saatlerce kalp masajı yaptıktan sonra cevap alamadığımız son dönem bir kanser hastasının yakınları beni ve çalışma arkadaşlarımı darp etti, hastaneye zarar verdi. Şiddete maruz kalınca haliyle korkuyor insan, kendini güvensiz kimsesiz hissediyorsun. Hala serviste o odaya girerken çarpıntım oluyor. Şikayetçi olduktan sonra da tehditler, şikayeti geri al diye uyarılar bitmedi. Günlerce eşim işe bıraktı, aldı. Kim olduğum, resmim alenen yayınlanıyor çünkü. Yolda yürürken bile korku ile yürüyor insan. Sağlıkta şiddet haberlerinde şiddeti uygulayan tarafın suratı buzlanıyor adı sansürleniyor ama şiddete maruz kalan personelin yüzü alenen gösteriliyor. Adı soyadı çalıştığı yer açıkça ortada. Karşı tarafın yakınları rahatlıkla ulaşabilir.

class=”cf”>

Birçok kişi hastanede tehdit ederken “Seni öldürsem, mahkemeye gitsek ceza bile almam” diyor. Hasta psikolojisi, yakınının psikolojisi indirim rolü oynuyor cezada. Yakınını kaybetmenin acısını küçük görmüyorum ama biz her gün onlarca hasta ile ilgilenip meslek hayatımız boyunca yüzlerce can kaybına şahit oluyoruz. Her kaybettiğimiz hastada biz de biraz ölüyoruz. Ama hemen kendimize gelip bir sonraki hasta için elimizden geleni yapmamız gerekiyor çünkü o da bir önceki can kadar kıymetli. Her can önemli ve biz hepsine eşit, aynı ilgi ve alakayı göstermekle yükümlüyüz.

class=”cf”>

SAĞLIKÇIYA ŞİDDET NORMALLEŞMEMELİ! Diş Hekimi B.A.U.

Olay Aralık 2020’de öğrenci kliniğimizde yaşandı. Olay günü sanığın kardeşi stajyer hekim tarafından tedavi ediliyordu. Hasta yakını olan şahıs tedavinin ortasında kliniğe girdi ve kardeşinin yanında kalmak istedi. Covid-19 önlemleri nedeni ile içerde refakatçi bulunmaması gerektiği ve kendisini de riske attığı konusunda hekim yardımcısı personel tarafından uyarıldı fakat çıkmamak için direndi. O sırada benim de koltukta başka bir hastam vardı. İşlemi yarıda kesmek zorunda kaldım ve çıkan münakaşaya müdahale etmek istedim. Ancak şahıs konuyu uzatarak çıkmamakta direnmeye devam etti. En son bana “terbiyesiz dengesiz geri zekâlı” diye bağırdı, güvenlik geldi, dışarı çıkarıldı.

O halde ağzı açık olan hastama ellerim titreyerek devam etmek zorunda kaldım, beni en çok bu üzdü. İşlem sonrası hemen tutanak tuttum, hastam, yardımcı personeller, stajyer öğrenciler hepsi bana şahitlik etti, ifade verdik ve kamu davası açıldı. Mahkeme gününe kadar hastadan yana herhangi bir özür gelmedi, hatta mahkemede gelen tanıkların sahte olduğunu bile iddia etti. Ancak hasta kayıt formlarından, kamera kayıtlarına kadar her şey zaten ispatlıdır. Bu davayı en çok da hakareti ‘mecburi olarak’ normalleştirmiş olan meslektaşlarım için açtım. Çünkü her gün buna benzer onlarca şey duyan hekim var ve artık bunu normal sanıyoruz, uğraşmıyoruz. Oysaki hepimiz bu insanlara karşı dik durursak biraz da olsa ders alabilirler. Tek dileğim, bu davadan haberdar olan, görüp okuyan, denk gelen insanların birazcık çekinmesi ve yerli yersiz hakareti kendilerine hak görmemeleri.

‘MESLEKTEN SOĞUYORUZ’ Op. Dr. Nermin Damla Okay

Bir kere poliklinik yaptığım sırada bir kere de serviste nöbetçi iken sözlü şiddete maruz kaldım, ağır hakaret ve küfürler içeriyordu. Biri hasta poliklinikteki sırasını telefon ile oynadığı için kaçırmış diğer hastanın muayenesi sırasında odaya izinsiz biçimde girince çıkmasını söylediğim içindi. Diğeri ise acil apandisit ameliyatı olmaya karar veremeyen ve yakınları ile konuşma yapan hastanın çok uzaktan bir tanıdığı hastayı hiç görmeden doktor odasına girip hakaret edip üstüme yürümesi ve hastaları öldürdüğümüzü iddia ederek bağırıp çağırması şeklindeydi. İlk hissettiğim duygu öfke ve hemen ardından üzüntü idi. Kendimi bildim bileli doktor olmak istemiştim, yıllarca gece gündüz çalışarak emek verdim diğer meslektaşlarım gibi. İşimi severek yaparken haksız yere bu hakaretleri işitmek motivasyon düşürücü. Son zamanlarda teşekkür etmeyi bile bize çok gören hastalar için bazı zamanlarda yeri geliyor ailemizi, çocuklarımızı ihmal ediyoruz bir de üzerine bu tür olayları yaşamak bizi meslekten soğutuyor. Sağlıkta şiddet yasası çıktı ama cezalar hala yeterli değil. Sadece cezaların değil bizlere olan bakış acılarının değişmesi gerekiyor. İnsanların bizlerin onların düşmanı olmadığımızı, hastaların iyiliği ve sağlığı için çalıştığımızı anlamaları gerekiyor.

DÜNYADA DA ÜZÜCÜ ÖRNEKLER VAR

Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olayları sadece Türkiye’nin sorunu da değil üstelik. Dünyanın birçok farklı ülkesinde sağlık çalışanları Türkiye’deki meslektaşlarının maruz kaldığı saldırıların benzerlerini sık sık yaşıyor. Daha da kötüsü, veriler sağlık personeline en fazla ihtiyacımız olan pandemi döneminde, saldırıların sayısında gözle görülür bir artış olduğuna işaret ediyor.

Dört farklı ülkeden doktor ve hemşirenin İngiltere’de yayın yapan Guardian gazetesine anlattıkları, sağlık çalışanlarının yaşadığı dehşetin, yerel değil küresel olduğunu net bir biçimde ortaya koyuyor. İşte Pakistan’dan Meksika’ya birkaç örnek…

Şiddete uğrayan sağlık çalışanları anlatıyor: Yolda yürürken bile korkuyorum

50 KİŞİ COVİD KOĞUŞUNA SALDIRIP YAĞMALADI

(Pakistan’ın Karaçi şehrinden bir doktor)

Geçen yıl Kasım ayında durumu kritik bir Covid-19 hastasının bir akrabasıyla konuşuyordum ve kendisinden hastayı solunum cihazına bağlama yetkisi veren belgeyi imzalamasını istedim. Bir anda bana hakaret etmeye başladı. “Doktorlar para için her şeyi yapar. Doktorlar Covid-19 hastalarını para için bilerek öldürüyor” diyordu.

Covid-19’dan ölen bir hastanın ailesi cenazeyi istedi. Dünya Sağlık Örgütü kuralları gereğince reddetmek zorunda kaldık. Ben başka bir hastanın dosyasını doldururken, bir anda 50 kişilik bir grup koğuşa daldı ve ortalığı kırıp dökmeye başladı. Cenazeyi hastanenin dışına çıkardılar ama taşıyacak ambulans bulamadılar. Sonunda güvenlik güçleri müdahale etti de cenazeyi bize geri verdi. Gözlerimin önünde resepsiyonun camını kırdılar, önemli dosyaları yerlere attılar, bilgisayarı kırdılar. Bazıları silahlıydı. Tüm kadın doktorlar bir odaya girip kapıyı kilitledi ve güvenlik gelene kadar çıkamadı. Hastanede 280 bin liralık hasar oluştu.

‘BENİM BİR KÜLTE ÜYE OLDUĞUMU İDDİA ETTİLER’

(Brezilya’nın Sao Paolo şehrinden Hemşire Monica Calazans)

Ben Brezilya’da ilk aşı vurulan kişiyim. Aşı olur olmaz sosyal medya saldırıları başladı. Benim adıma birçok sitede sahte hesaplar açıldı. Küfrediyor, hakkımda yalan haberler uyduruyor, kişiliğime hakaret ediyorlardı. Klinik denemelerde de rol aldım ama sonradan plasebo olduğum ortaya çıktı. İnsanlar aşı olduğum için dolandırıcı olduğumu söylüyordu. En kötüsü de ırkçı saldırılardı; “Maymunları aşılamaya devam ettikleri sürece insanlara aşı kalmayacak” diyorlardı. Bir kültün üyesi olduğumu yazdılar. Çok fazla kişi lanetler yağdırdı. Ama hepsi sosyal medyadaydı çünkü hiçbirinin gözümün içine bakarak bunları söyleyecek cesareti yoktu. Çalıştığım hastanede ise hiç sorun yaşamadım.

Pandeminin başından beri Covid hastalarına bakıyorum. 30 yıldır hastanelerde çalışıyorum, ilk defa bu kadar çok vaka ve hasta gördüm. Durum gittikçe kötüleşiyor. Bu alışık olmadığımız üzücü bir tecrübe. Her anında da hastalarla beraberiz. Brezilya’da neredeyse 500.000 kişi öldü. Bana saldıran insanların bir şey bildiği yok.

‘BİR HASTA YAKINI BENİ ÖLÜMLE TEHDİT ETTİ’

(Hindistan’ın Uttar Pradeş eyaletinden bir hemşire)

Bir yıldır özel bir Covid tedavi merkezinde hemşire olarak çalışıyorum. Geçen yıl da zorlandığımız zamanlar oldu ama ikinci dalga daha önce yaşadığımız hiçbir şeye benzemiyor. Mayıs ayında yoğun bakımda acilen oksijene ihtiyacı olan bir hastamız vardı. Ülke genelinde oksijen sıkıntısı olduğu için binanın dışında bekleyen ailesine oksijenimizin tükenmekte olduğu söyleyip, “Siz oksijen bulabilir misiniz?” diye sorduk. Paniğe kapıldılar ve yoğun bakım ünitesini bastılar ve sürekli kapıya vurmaya başladılar. Kapı yerinden söküldü. Çok korktuk çünkü hastanede güvenlik görevlisi yok. Yöneticilere söyledik. Bir-iki günlüğüne polis geldi ama herhangi bir işlem yapılmadı.

Birkaç gün sonra başka bir aile güç kullanarak yoğun bakım ünitesine girdi ve kendilerini durdurmaya çalıştığımız için bize saldırdı. Daha sonra devletin ilaçlarına güvenmedikleri için kendi buldukları ilaçları kullanmamızı istediler. Bir tanesi beni öldürmekle tehdit etti.  Nihayetinde mecburen hastaya ailenin istediği ilaçları vermek zorunda kaldık. Böyle şeyler çok sık oluyor ama ne kadar korksam da görevimi yapmak zorundayım.

‘BU İŞİN TEMELİNDE CEHALET VAR, İNSANLAR BİZİM VİRÜS TAŞIDIĞIMIZI DÜŞÜNÜYOR’

(Meksika’dan Doktor Jovanna Torres)

Bir sabah köpeklerimi gezdirirken birinin seslendiğini duydum. Arkamı döndüm ve bir araçtan üzerime çamaşır suyu atıldı. Üzerimde önlüğüm vardı yani sağlık personeli olduğum belliydi. Gözüme, boynuma ve omzumun bir kısmına çamaşır suyu sıktılar. Gözümde konjonktivit oldu ama neyse ki çok ciddi bir sorun olmadan yıkamayı başardım. Bana saldıranın kim olduğunu göremedim. Gözüm yanıyor, bulanıyordu. Sadece bir otomobilde olduklarını biliyorum.

Başka doktorların yaralandığına dair haberler de duydum. Bence bu işin temelinde cehalet var. İnsanlar bizim virüsü taşıdığımızı düşünüyor ama taşımıyoruz. Biz insanlara yardım etmek için varız. Maalesef çok fazla korku, panik ve belirsizliğin hâkim olduğu bir krizde yaşıyoruz ama bu birbirimize destek olmamız gereken bir zaman.

BUZDAĞININ GÖRÜNEN KISMI

Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin son açıkladığı verilere göre, Şubat-Aralık 2020 döneminde sağlık çalışanlarına yönelik 848 şiddet olayı kayda geçirildi. Komitenin analizinde de yaşanan olayların büyük bir çoğunluğunun hastaların ya da hasta yakınlarının tepkilerini doktorlara gösterdiği kişisel vakalar olduğu görüldü. Komite bünyesinde oluşturulan ‘Sağlık Tehlikede’ girişimine liderlik eden Maciej Polkowski, Guardian’a yaptığı açıklamada bu sayının ‘buzdağının görünen kısmı’ olduğunu ve sağlık çalışanlarına saldırıların çok daha yaygın bir olgu olduğunu belirtti. Polkowski, Avrupa ve ABD’de de saldırı olaylarının yaygın olduğunu belirterek bazı örnekler sıraladı.

Örneğin İtalya’nın Napoli şehrinde Covid-19 semptomları gösteren bir hasta, kendisine beklemesini söyleyen doktor ve hemşirelere, yüzlerine tükürerek hastalık bulaştırmaya çalıştı. İspanya’da bir sağlık çalışanının otomobilinin kaportasına ‘bulaşıcı sıçan’ yazıldı, ABD’nin batısındaki birçok yerde de insanlar Covid tedavi merkezlerini bölgeyi terk etmeye zorladı. İngiltere’de de sağlık çalışanlarının üzerine tüküren, hastanede maske takmasını isteyen görevlilere sözlü saldırıda bulunan kişiler oldu. Aile hekimleri de hastalarından daha önce görmedikleri kabalık ve hakaretlerle karşı karşıya kaldıklarını söyledi.

Polkowski saldırıların sebebinin çoğunlukla kamuoyunda kontrolsüzce yayılan yanlış bilgiler olduğunu söyledi. Hasta yakınlarının çoğu zaman kaygıdan ya da korkudan saldırganlaştığının altını çizen Polkowski, zaman zaman cenazelere uygulanan kısıtlamaların da sağlık çalışanlarına saldırı olarak yansıdığını belirtti.

Birleşmiş Milletler Sağlık Hakkı Özel Raportörü Tlaleng Mofokeng varyantların can almaya devam ettiği ve aşılamanın hedeflenen hıza ulaşamadığı Hindistan gibi ülkelerde saldırıların artarak devam edeceğini öngördüklerini söyledi. Doktor olan Mofokeng, “Zaten sağlık çalışanı sayısı yetersiz, üstelik birçok sağlık çalışanı da hayatını kaybetti. Bunun üzerine gelişmiş ülkeler aşı stokluyor ve ilaç şirketleri fikri mülkiyetlerini paylaşmak istemiyor. Bütün bunlar hasta bakım görevlileri üzerindeki baskıyı artıracak” diye konuştu.

Kripto Para Piyasaları için Bigpara

Kripto Para Piyasaları için Bigpara

@media screen and (max-width:556px) {.desktop-bigpara{display: none;}.mobile-bigpara{display: inline-block;}}@media screen and (min-width:557px) {.mobile-bigpara{display: none;}.desktop-bigpara{display: inline-block;}}

Kaynak: Hürriyet