Öğretmen

Hasan Basri Aydın.

Edebiyat öğretmeni.

Soyadına yaraşır bir insan.

Başkalarının sorunlarını kendisine dert edinen, gerçek aydın.

Herhangi bir konuda herhangi birine haksızlık yapıldığını görürse, “bana ne birader” demiyor, sorumluluk sahibi bir yurttaş olarak, anayasal hakkı olan dilekçe hakkını kullanıyor; cumhurbaşkanlarına, başbakanlara, bakanlara dilekçeler yazıyor, gördüğü haksızlık konusunda uyarıyor. Ama… O dilekçelerle “devlet büyüklerine, kamu görevlilerine hakaret ettiği” gerekçesiyle hakkında davalar açılıyor.

27 defa sürüldü.

21 defa açığa alındı.

7 defa hapse tıkıldı.

8 defa meslekten ihraç edildi.

Vatandaşlıktan bile atıldı!

12 Eylül darbesinde tutuklanacaktı, yurtdışına çıktı, vatandaşlıktan çıkarılarak “haymatlos-vatansız” ilan edildi, hakkında açılmış davaları kazanınca yurda döndü, Kapıkule’den giriş yaparken tutuklandı, hiç sebepsiz şekilde 46 gün boyunca, tek başına, zemini suyla kaplı hücrede tutuldu, yeniden vatandaşlığa kabul edildi.

Deniz Gezmiş’le birlikte Filistin’e gitti, savaştı, yaralandı.

Köylüleri organize edip kooperatif kurdurdu diye, görevden alındı.

“Tanrıya Mektuplar” adıyla kitap yazdı, kitaptan da mahkum oldu.

Aklından zoru var diye, mahkeme kararıyla, bir ay boyunca Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde bile yatırıldı.

Cumhurbaşkanı’na, Tbmm’ye, bakanlara, mahkemeye hakaret ettiği iddiasıyla toplam 80 aydan fazla ceza aldı. 33 yıllık meslek hayatı boyunca fasılalarla yattı, çıktı, emekli oldu, yatıp çıkmaya devam etti.

Bir milim geri adım atmadı.

Doğrudan şaşmadı.

Eğilip bükülmedi.

Susmadı.

Gazeteci Hasan Uysal tarafından hayatı kaleme alındı, “Haymatlos Nasıl Yapılır?” adıyla kitap haline getirildi.

Efsane sanatçımız Levent Kırca tarafından tiyatro haline getirildi, “Haymatlos” adıyla sahnelendi.

En son… Dönemin adalet bakanı Cemil Çiçek’e hitaben yazdığı dilekçeler yüzünden davalık olmuştu.

1932 doğumlu.

88 yaşını doldurdu.
Dün… Sağlık sorunları nedeniyle tedavi olmak üzere Malatya’dan İstanbul’a gelmişti, havalimanında gözaltına alındı, adliyeye getirildi.

Niye?

Meğer, dönemin adalet bakanına hakaret ettiği gerekçesiyle hapis cezası almıştı. Altı ayda bir ruh hastalıkları hastanesine giderek kontrol yaptırması şartıyla, denetimli serbestlikle bırakılmıştı.

Ama bu şarta uymamıştı.

Hastaneye gitmemişti.

İşte bu nedenle aranıyordu.

Enselendi!

Silivri Cezaevi’ne gönderildi!

Gel gör ki, yaşı nedeniyle çok ciddi sağlık sorunları var, yaşamını tek başına sürdürebilmesi imkansız.

Bu nedenle lütfettiler… Koronavirüs salgını gerekçesiyle “20 gün ev izni” verdiler, hapis cezasını ev hapsinde geçirmesi şartıyla bıraktılar.

Örnek öğretmen.

Örnek yurttaş.

Ömrü boyunca süründürdüler.

88 yaşında…

Silivri’ye gönderdiler.

Hırsıza uğursuza katile af çıkarılıyor.

Tescilli sapıklar sokağa salınıyor.

Cübbeli mübbeli tarikatçılar cemaatçiler ekranlarda poz veriyor.

Eli öpülmesi gereken öğretmeni 88 yaşında Silivri’ye tıkmaya kalktılar.

Fotoğrafa iyi bakmanızı rica ederim…

Tertemiz ütülü gömleği, kravatıyla, Cumhuriyet öğretmenine yaraşır şekilde giyinmişti, hukuksuzluk sembolü haline gelen Silivri’nin kapısında, ömrünün her anında olduğu gibi yine dimdikti.

“Benden korkan devletten ne beklenebilir ki, bitmişler yani” dedi!

Devleti yönetenlerin… Varlığıyla onur duyduğumuz bir öğretmenden bunları duymasından daha utanç verici ne olabilir ki?

Kaynak: Sözcü