Odatv’yi ziyaret ettiğimde ne gördüm

Onları üç yıl önce tanıdım.

Beni tam bir misafirperverlikle karşıladılar.

Aslında ne onları ne de Odatv’nin diğer emekçilerini şahsen tanıyordum. 

Yazılarım bu internet sitesinde yayımlanıyor olsa da, Odatv’den hiç kimseyi bizzat tanımıyor oluşumun anlamı, söyleyecek sözü ve haklı davası olan herkese bizim sayfalarımız açıktır demekti. Zaten ben de yazılarımı bir süredir Türkiye’nin adeta Hyde Park’ı, yani özgürlük platformu olan bu kurumda sergileyebiliyordum. O halde kimlerle omuz omuza verdiğim o kişilerle tanışmak için Odatv’yi ziyaret etmeliydim, öyle de yaptım.

Beni kapıda karşıladı Odatv’nin civanmert insanları.

Birkaç editör arkadaşla şöyle bir ayaküstü muhabbet ederken yaşlarını tahmin edemeyeceğim o iki “delikanlı” yanıma geldi.

Bu ikiliyi önce baştan aşağı süzdüm, sonra benimle muhatap olma tarzlarına dikkat ettim.

Özet olarak saptadıklarımı size de aktarayım.

İkisi de bir diğerine benziyordu ama her ikisinin siması kendine özgüydü, yani karakteristikti.

İkiz kardeş gibi birbirini andırıyorlardı, ama biri daha uzun boylu, öteki ondan biraz kısaydı.

Bakışları aynıydı, gülümsemeleri hem sert hem içten ifadeyle tıpa tıptı.

Halk çocuğuydu ikisi de, üzerlerinden sapır sapır namus, ciddiyet, emek ve mücadele dökülüyordu.

Halk tipi sade çocuklar olmalarına karşın seslenişleri oldukça kibardı, tam bir gerçek centilmen edasıyla muhataplarına sesleniyorlardı. Hitapları en net şekilde anlaşılır şekilde berraktı ama ses tonları yüreklerindeki coşkuyla orantılı olarak şaşırtıcı derecede yumuşaktı.

Bu delikanlıların isimleri bile sanki bir başka âlemde önceden sözleşmişler gibi, yani kuantum fiziği teorisyenlerinden bazılarının sözünü ettiği o meçhul paralel boyutta sözleşmişler gibi aynıydı. BARIŞ idi isimleri…

Evet, karşımdaki delikanlılar her ne kadar dini terminolojiden beslenme heveslisi değillerdi ve yapmacık dindar tavırları da yoktu ama isimlerinin anlamı ilginç şekilde İSLAM’ı akla getiriyordu.

Çünkü BARIŞ sözcüğünün Arapçadaki karşılığı İSLAM idi.

İSLAM “SİLM” KÖKÜNDEN TÜREMEYDİ, BARIŞ DEMEKTİ

Etimolojik anlamına baktığımızda İslam, barışı egemen kılmak için geldiğini iddia eden bir dindi.

Terim olarak İslam “silm” kökünden türemeydi, BARIŞ demekti.

Fakat dini kendilerine kalkan edinen İslamcıların uygulamasında ve din sömürüsüne dayalı dincilik geleneğinde İslam gerçekten de BARIŞ anlamına mı gelmekteydi? Elbette hayır…

Çünkü bugünlerde İslamcılık anlayışından korkuluyor, ürkülüyor.

Çünkü herkese dokunan dindar görünümlü kötü insanların bize de dokunabileceği ihtimaliyle korkuluyor. Sosyal medyadaki Atatürk, vatan, millet ve din düşmanı trollerin karalama kampanyaları İslamcılığın iğrenç kostümüydü ve şerefli insanların korku nedenleriydi.

Çünkü hakkımızda hukuki olmayan yargısız infazların gerçekleşebileceğinden dolayı korkuluyor. Korkuluyor, bir gece ansızın alınabileceğinden.

Oysa niçin korkuluyor ki?

Hani İslam barış sözcüğünden türemeydi?

Hani İslamcılardan zarar gelmezdi.

Hani İslamcılarda peygamber ahlâkı vardı.

Hani sözcüğü koyduğumuz tüm ümit ve beklentiler bugün yıkılmıştır.

Allah, din olarak İslam’ı seçti ama insanların bir kısmı kendi saçma anlayışlarını dine yapıştırarak Merdivenaltı İslamını seçtiler. Üstelik insan eliyle yaratılmış bu dini Allah’tan gelen İslam diye tanıtıp Allah’a da iftira ettiler. Sonuçta, tuhaf inanç sistemlerini İslam’a fatura ederek avatar cinsi hilkat garibesi bir din üretildi.

2019’un Temmuz’unda çağdaş gazeteciler aleyhinde hukuk dışı andıç hazırlayan SETA adlı kuruluşun raporuna katkı veren isimlerden İsmail Çağlar: “Sizi rahatsız etmeye devam edeceğiz” türünden hezeyanlı bir laf etmişti. İşte bu manzara, iktidara hâkim güçlerin ya da iktidara yakın güçlerin gerçek yüzünü ve demokrasiden yana değil baskıcı yönelimlerden yana zihniyete sahip oluşlarını gösteren en çıplak aynaydı.

Bugün büyük bir sınav verilmektedir.

İlk tercihle, İslam ile diğer dinlerin BARIŞ yanlısı ruhunu yansıtan anlamları öne çıkarılacaktır.

Diğer tercihle, zulüm politikasına değer yükleyerek ve faşizan metotlar tercih edilerek BARIŞ’a giden tüm yollara ihanet edilecektir.

Örneğin ben, inancın rahat bırakılmasını savunan bir din uzmanıyım.

Örneğin ben, fikirlerin ve yorumların özgürce ifade edilmesi tarafındayım.

Örneğin ben, sonuna kadar BARIŞ’lardan yanayım.

Bunu, BARIŞ’ları ziyaret ederek gösterdiğim gibi, onlardan ayrılırken de göstermiştim.

O gün Odatv’den ayrılmadan önce BARIŞ’larla birlikteliğimi ölümsüzleştireyim demiştim, objektife devrimci gülümsemelerle gülümsemiştim.

Sakın ola ki yazımın İslam dini ağırlı olmasına yanlış manalar verilmesin.

Unutulmasın ki, düşünce tarihi ve devrimler süreci dinlerle var olmuştur.

Düşünce ile din bazen birbirine düşman kardeş zannedilmişse de asla birbirlerinden uzak düşmemişlerdir.

Tıpkı bugünkü şartlardaki ince çizgi gibi, BARIŞ’lara karşı konulan tavırla ya İslam’ın sözlük anlamı yaşama yansıyacaktır ya da BARIŞ’lara yapılan zulüm ile İSLAM’ın var oluş felsefesine ihanet edilecektir.

Nazif Ay

Odatv.com

<br/>

140 Bu habere tepkiniz:

Kaynak: OdaTV