Ekrem İmamoğlu: Deprem Konseyleri kurulmalı, süreç tek elden yürütülmeli

Van’da, 24 Kasım 1976 tarihinde, 7.0 büyüklüğünde bir depremde 3 bin 840 kişi ölmüş, 9 bin 232 konut oturulamayacak biçimde hasara uğramıştı. Aynı yıl depremzedelere için İstanbul Beyoğlu ilçesindeki Piyalepaşa Mahallesi’nde “Van Blokları” adıyla konutlar üretildi. Ancak söz konusu konutların, süreç içerisinde olası İstanbul depremine dayanmayacakları ortaya çıktı.

Bunun üzerine dönemin İBB yönetimi, 2018’de Beyoğlu Belediyesi ve KİPTAŞ ile birlikte “Okmeydanı Kentsel Dönüşüm Projesi”ni başlattı. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, göreve gelmesinin ardından Piyalepaşa’daki kentsel dönüşüm sürecini hızlandırdı.

KİPTAŞ ve Beyoğlu Belediyesi’nin girişimiyle, İBB Meclisi’nden ek mali yardım kararı alındı. KİPTAŞ’ın, İBB tarafından sağlanan finansman ile inşaatı tamamlamasının ardından  düzenlenen törenle hak sahiplerine anahtarları teslim edildi. Törende İmamoğlu ile birlikte Beyoğlu Kaymakamı Mustafa Demirelli, Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız, KİPTAŞ A.Ş. Genel Müdürü Ali Kurt ve İBB üst yönetimi hazır bulundu.

“VAN’DAN İSTANBUL’A; FARK ETMİYOR”

Piyalepaşa’nın “bütüncül bir çözüm bulma sorumluluğuna bir örnek” olduğunun altını çizen İmamoğlu, “Niçin? Ta 1976’da, Van’da, Çaldıran’da deprem mağduru olan vatandaşlarımız,  40 yılı aşkın süre önce depremden kaçarak devlet eliyle yapılan bu yapılara yerleştiriyorlar.  Van’dan İstanbul’a, fark etmiyor; tedbirli davranmazsanız, iyi bir temel atmazsanız, 40 yıl sonra bu değişimi yapmak zorunda kalmanız da işin başka bir boyutu. Burada 8 bloktan oluşan, 80 aileye teslim edilecek olan bu yapıların, bütün bu hemşehrilerimize, vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum” dedi.

Foto: SÖZCÜ

“110 SENE LAZIM”

Depremin ve kentsel dönüşümün siyasete alet edilmemesi gerektiğini belirten İmamoğlu şöyle konuştu:

  • Bunu yapmayacağız. İstanbul’da, depremin ne kadar büyük tehdit olduğunu, sadece şuradan dönüp sağınıza, solunuza ya da karşı tarafa baktığınızda bile tehdidin boyutunu görebilme şansımız var. Uzaktan da olsa, bu riski hissedebiliyorsunuz. Buna çözüm bulma mecburiyetine, hiç kimsenin gücü yetmez. Bu işi bütüncül bir meseledir.

  • 5 Kasım’da Cumhurbaşkanlığı’nın yaptığı açıklamada, 18 yılda 975 bin bina yapıldığı, ama dönüşüme muhtaç 6,5 milyon daha binanın olduğu ifade edildi. Bunun anlamı ne biliyor musunuz? Bu 18 yılda verilen büyük mücadelenin bile aynısını yapmaya devam etsek, bize 110 sene lazım ülkede. Depremin ise, ne zaman kapımızı çalacağını bilmiyoruz.

  • Sadece İstanbul’da, 800 bin yapı var, 1999 yılından önce yapılmış. Bakın, burada ‘Deprem Konutları’ diye 43 yıl önce yapılan binaları, ‘sakat’ diye değiştirmek zorunda kaldık. Fatura bu kadar acıdır, fotoğraf bu kadar nettir. Bunun bütüncül bir çalışmaya, bir seferberliğe dönüşmesinin tarafı, ne Cumhurbaşkanlığı’dır ne bakanlıktır ne Büyükşehir Belediyesi’dir ne Beyoğlu Belediyesi’dir. Tümüyle, bütün unsurlarıyla, milletimizin, devletimizin bir arada çalışma ve çabasıdır.

“KENTSEL DÖNÜŞÜM ZENGİNLEŞME MODELİNE DÖNÜŞTÜ”

Bazı yerlerde kentsel dönüşümün bir zenginleşme modeline dönüştüğü uyarısında bulunan İmamoğlu şu ifadeleri kullandı:

  • Geçtiğimiz yıllarda kavgalar verilmiştir; 1 daire yerine, 3 daire, 5 daire, 10 daire… Burada öyle bir şey yapılmadı. Ama bu neye sebep oldu? Hem İstanbul’a kötü bir yapılaşma modeline hem imar yoğunluklarına hem de Fikirtepe gibi içinden çıkılmaz hal alan bir takım sorunlu alanlara dönüştü.
  • Bütün bunları bertaraf edebilmek için hem vatandaşın sorumluluğunu anlayabilmesi hem kurumların hep birlikte mücadele edebilmesi için ben, hem İstanbul’umuza hem de ülkemizin deprem ile mücadele eden her şehrine, birer Deprem Konseyi kurulmasının ve tek elden bu sürecin yönetilmesinin şart olduğunu buradan hatırlatmak istiyorum.

  • 17-18 tane yönetmeliğe, kanuna baktığımızda, her biri depreme sanki hizmet eder durumda. Aslında öyle bir kaos var ki; her birisi birbirini ayağına basar durumda. Bütüncül bir düzenleme ile şehre göre ve mevziye göre bir ortak akılla, depreme ve dönüşüme hep beraber bir çözüm bulmak zorunluluğumuz vardır.

  • Sadece İstanbul’da, 50 bin yapının, binanın -bakın daire demiyorum- yüksek şiddetli depremde, ne yazık ki tümüyle yıkılacağı tespit edilmiş durumda. Daha önceki yapılan araştırmalardan bahsediyorum. Şu anda İstanbul’un, pilot olarak Avcılar ve Silivri’de başladığımız bir tespit çalışmamız var ve bütün İstanbul’a bunu yaygınlaştırmak istiyoruz. Daha vahim bir tablo ile karşılaşacağımız ortadadır. 50 bin yapıda kaç insanın can kaybına maruz kalabileceğini varın siz hesaplayın. Ben, hesaplamaktan bile korkuyorum.

Foto: SÖZCÜ

“BİR YERDE YANLIŞ YAPIYORUZ”

Türkiye’de yaşanan depremlerde, diğer ülkelere göre daha fazla can ve mal kayıpları yaşandığına dikkat çeken İmamoğlu açıklamalarını şöyle sonlandırdı:

  • Bir yerde yanlış yapıyoruz biz. Bunu düzeltmenin tek dili, tek aklı olmalı. Onu da ortak akılla bir masada sağlayabiliriz. Bir ombudsmanlık gibi çalışmalı. Efendim, A Partisi’ne B Partisi karşı çıkıyor… Yok öyle bir şey. Orada bir akıl var ve doğru ise hiç kimsenin ona karşı çıkma şansını farklı kurullarda veremeyiz.

  • Bakın ben, hiçbir partiden bahsetmiyorum. Hiçbir partinin diğer partiye olan tavrından da bahsetmiyorum.  Bu söylediğim prensiplere aykırı kim davranıyorsa, suçlu odur. Hepsini kınıyorum. İsterse kendi mensubu olduğum partim olsun.

  • O bakımdan, depremi bu kadar üst dilden yönetebilmenin bir modelini, bir finansmanını, bir imalat biçimini bulamadığımız takdirde, yıllar geçer, aynı şeyi konuşur, dururuz. Bu kadar net.  Onun için biz, bu Deprem Konseyi meselesini önemsiyoruz.

Kaynak: Sözcü