Dövizle borçlanıp riski artırdılar

İktidarın bütçe açıkları her ay biraz daha büyüyor. Bu durum, Türkiye’nin krize karşı uygulayabileceği önlemleri de kısıtlıyor. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz, Hazine’nin 2018’de strateji değiştirerek döviz cinsi senetler ile iç borç stokunu artırdığına dikkat çekti. Pandeminin başlangıcından günümüze kadar 75.2 milyar TL’lik TL cinsi devlet tahviline karşılık, 105 milyar TL’lik dolar ve Euro cinsi devlet tahvili ve kira sertifikasının piyasaya sürüldüğünü kaydeden Maliye Profesörü Yılmaz ile Covid-19 krizinin ekonomiye yansımalarını konuştuk.

MALİYETİ ETKİLİYOR

– Pandemi ile birlikte sorunlar katlanarak arttı. Kırılganlıklarımız nelerdir?

Yaşanan kur artışı üretimin girdi maliyetini artırarak enflasyonu besleyen bir döngünün içine girildi. TL’nin değer kaybetmesiyle Türkiye artık yabancı yatırımcı için cazip bir yer olmaktan çıktı. Dolayısıyla  Covid-19 krizine TL’deki değer kaybının yanında bozulan mali disiplin ortamında yakalandık. Türkiye, uzun yıllardır cari açık vererek büyürken, son yıllarda bütçe açığı vererek büyümeyi ivmelendirmeye çalışıyor. Her iki açık da finansman ihtiyacı doğuruyor. Türkiye’nin en büyük kırılganlığı olan finansman ihtiyacının gerek Merkez Bankası kaynakları kullanılarak gerekse iç ve dış borçlanmaya giderek çözülmeye çalışılması, enflasyon, düşük büyüme hızı, kur artışı ve bütçe açıkları gibi diğer kırılganlıkları besliyor.

– Hazine’nin 2000’li yıllarla birlikte terk ettiği dövizli iç borçlanmaya geri döndüğünü görüyoruz. İçeride dövizli borçlanmaya neden gerek duyuluyor? Bütçe üzerinde ne tür bir etki yaratıyor?

2018 yılından itibaren iç borçlanma stratejileri değişti. Döviz cinsi ve altın tahviller ile TL cinsinden değişken faizli tahvillerin ihracına öncelik verilmeye başlandı. Son iki yıldır Hazine’nin bu borçlanma stratejisi ile iç borç stoku artıyor, döviz cinsi senetler ile TL’ye güven azalıyor ve yerli paramız değer kaybediyor. Hazine’nin ihraç ettiği senetler dolar, Euro ve altın cinsinde yoğunlaşırken, yerli paramız dolar ve Euro karşısında eridikçe ve altının ons fiyatı arttıkça Hazine’nin yükümlülükleri de artıyor.

Çünkü her borcun bir alacaklısı olduğu gibi, o alacaklıya borcun anapara ve getirisinin teslim edildiği bir de vadesi vardır. İşte o vadede döviz ve altın cinsinden senetlerin anapara ve faiz geri ödemeleri gerçekleştirilirken, TL’nin değer kaybı daha da çarpıcı hale geliyor. Pandeminin başlangıcından günümüze kadar (10 Mart 2020-20 Ağustos 2020) 75.2 milyar TL’lik TL cinsi devlet tahviline karşılık, 105 milyar TL’lik dolar ve Euro cinsi devlet tahvili ve kira sertifikası piyasaya sürüldü. İç borç stokunun yapısı değişti, riskleri arttı ve hızlı borçlanma sonucu 2009-2019 yılları arasında stok 1.5 kat artış göstererek 2019 yılında 875 milyar TL’ye ulaştı. 2020 Ağustos ayı itibarıyla ise büyük bir sıçramayla iç borç stoku artık 1.2 trilyon TL.
KAMUNUN DÖVİZ AÇIĞI ARTIYOR
– Kamu bankalarının görev zararları konusundaki gözleminiz nedir? Bir risk görüyoruz musunuz? 

Düşük faizli krediler ve kur zararı ile kamu bankalarının zararları artıyor. Kamu bankalarının döviz açık pozisyonu temmuzda 24.5 milyar dolara çıktı. Kamu bankalarının mevcut döviz pozisyonu açığı, zararı ortaya çıkaran en önemli unsur. Kurdaki son durumun ortaya çıkardığı döviz açık pozisyonundaki bu hızlı yükseliş, bankacılık sektörünün riskini arttırdığı gibi Merkez Bankası’nda rezerv kaybını da beraberinde getiriyor. Merkez Bankası brüt döviz rezervi, 2018’de 67 milyar dolar, 2019’da 76 milyar dolar iken 2020 Temmuz itibarıyla 46.6 milyar dolar düzeyine indi.

Kaynak: Sözcü