Devlet, şehit doktorların ailelerine sahip çıkmalı

– Gazetemize verdiğiniz Sağlık Şehitlerimizin Ruhları Şad Olsun ilanı çok ses getirdi. Bu fikir nasıl doğdu?

Mart ayında ilk sağlık şehidimizi verdiğimizden bu yana 100 sağlık personelini kaybettik. Bunların sekizi profesör olmak üzere 46 doktor, 10 eczacı, 5 hemşire, 4 diş hekimi, 35 yardımcı sağlık personeli olduğunu üzüntü ile izledim. Halk, kayıp haberlerini o kadar kanıksadı ki “Yine bir sağlık personelini koronadan kaybettik” haberleri insanlar üzerinde etki yaratmamaya başladı. Bu ilanda bir tablo yaparak ve toplam sayıyı ortaya koyarak kayıpların ne kadar büyük olduğunu gözler önüne sermeye çalıştım.

– Sağlık çalışanlarının verdiği mücadelenin tanığı olarak neler söylemek istersiniz?

Listeye bakarsanız hepsi çok genç. Hepsi arkasında bir eş ve çocuk bırakıyor. 40 yaş civarında yitirilen bir doktorun geride kalan ailesine  güvence bırakmış olması imkansız. Görünmeyen  bir düşman ile savaş var, devletin ilan ettiği bir seferberlik var. Savaş sırasında yaşamını yitirenlerin şehit kabul edilmesi gerekmez mi? Cumhurbaşkanımızdan yaşamını yitiren kahramanların “Sağlık Şehidi” kabul edilerek geride bıraktıkları ailelerin himayeye alınmasını bekliyoruz.

– Sizce bu salgın iyi yönetiliyor mu?

İlk 3 ay salgının etkisi yavaşlatılmıştı. Tedbirlerin erken gevşetilmesi salgın tekrar arttı. Halk, tedbirlere uyarsa ancak 2011 yılı ortalarında sonlanabilir.

– Acil olarak neler yapılmalı ?

Prof.Dr. Arif Verimli, “Kırmızı ışıkta geçmek yasaktır. Ama bunu yayalar da, sürücüler de ihlal eder. Her zaman kaza olmaz ama mutlaka kaza olur” diyor. Maskeyi takmamak kırmızı ışıkta geçmek gibi davranış bozukluğudur. Sağlık Bakanlığı, vatandaşlarımıza yalvarır derecede maske takmalarını öneriyor. Meteoroloji dolu ihtimalinden bahsediyor, halk panikle arabasını kapalı garaja alıyor. Demek ki, mal candan daha kıymetli. Ayrıca, karantinadakilerin ihtiyaçları devlet tarafından sağlanarak izole edilmeleri gerekli.
ÖN CEPHENiN SAVAŞÇILARI
Meslektaşlarını, “ön cephenin savaşçıları” olarak tanımlayan Prof. Dr. Sönmez,”SÖZCÜ’ye verdiğim ilanda da yer aldığı gibi Nazım Hikmet bu gerçeği 1947’de Yaşamaya Dair şiirinde şöyle dile getiriyor: ‘Beyaz gömleğinle bir laboratuarda, insanlar için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de en güzel en gerçek şeyin, yaşamak olduğunu bildiğin halde.’ Bu dizerlerde olduğu gibi, halkımız, doktorlarımıza sonuna kadar güvensinler. Onlar canlarını yok sayıp tedavilerini yapacaklar” dedi.

Kaynak: Sözcü