Ankara’ya gelmezsem olmaz

izi tanıyalım önce, kimdir Selay Kiler?

Selay Kiler: 46 yaşındayım. Vahit Bey ile 16 yaşımdayken evlendik. Dayı oğlu, hala kızıyız aynı zamanda. İkimizin de aileleri Bitlis’ten göçtüler. Benim ailem ben 12 yaşımdayken İzmir’e, Vahit Bey 17 yaşındayken de onun ailesi İstanbul’a yerleşti. Bitlis’teyken zaten çok küçüktük; benimle değil ama abilerimle kardeş gibi büyümüşler. Birkaç anı canlanıyor zihnimde elbette o günlere dair; sokakta oyun oynarlardı birlikte, camdan seyrederdim onları. 

 Selay ve Vahit çiftinin hikâyesi sonra nasıl yeniden birleşti?

İzmir’den teyzemin oğlunun düğünü için İstanbul’a geldik. Vahit Bey ile yıllar sonra orada karşılaştık. O düğünde hiçbir iletişimimiz olmadı. Düğün bitti, evli evine köylü köyüne dağıldı. Vahit Bey’e o dönemde evlenmesi için bir gelin adayı arıyorlarmış. Teyzelerden biri, ‘Halanın kızı var. Neden başkasını arıyorsun’ demiş. Bana kimse bir şey söylemiyor, ta ki Vahit Bey’ler İstanbul’dan İzmir’e beni görmek için yola çıkana kadar. Onlar yola çıkınca söyledi bizimkiler; ‘Seni görmeye geliyorlar’ diye. Normal karşıladım, olumlu baktım. Geldikten sonra gittik oturduk bir yerde, fikrimi sordu, ‘Olur’ dedim. 1990’da da evlendik.

 Tüm akrabalar bir arada, isteme nasıldı? Kahve tuzlu muydu?

Selay Kiler: Kahve yapmadım istemede, dolayısıyla tuz da yok. Misafir gibi geldiler, isteme havasında geçmedi aslında. Aileler otururken çıktık bir çay içtik, anlaştık.

Vahit Kiler: Kendi halamın evine gittiğim için misafirliğe gidiyormuşuz gibi oldu. 

ŞİMDİ OLSA KAPIDAN KOVARIZ

 Erken yaşta evlenmek sizi korkutmadı mı?

O yıllarda etrafımızdaki çoğunluk benzer yaşlarda evlendiği için anormal görünmüyordu. 20 yaş altında evleniyorlardı. Şartlar öyleydi belki de ama şimdi 16 yaşındaki evlatlarımız çocuk.

Vahit Kiler: Şimdi birisi 16 yaşında kızımızı istemeye gelse kapıdan kovarız. ‘Nasıl istersiniz, o daha çocuk’ deriz. O yıllarda Selay, eve de evliliğe de çok çabuk adapte oldu.

SPOR YAPMADAN GÜNE BAŞLAMAM

 Günler nasıl geçiyor?

Selay Kiler: Sabahları erken kalkar, ilk iş sporumu yaparım. Spor yapmadan işe güce başlamam. Vahit Bey İstanbul’daysa birlikte yürüyüşe çıkarız. Kahvaltı yapar, ardından programı varsa onlara gider. Çocukları okula gönderdikten sonra akrabalarımız var, onlarla vakit geçiriyoruz.

Vahit Kiler: Bitlis’te, Ankara’da, İstanbul’da evimiz var. Bazı haftalar üç yerde de kalıyorum. Sabah uyanıyorum, ‘Neredeyim’ ben diyorum kimi zaman. 

 Siyaset öncesinde de yoğun bir hayatınız varmış…

Selay Kiler:  Vahit Bey 2002’de siyasete girdi. Yani biz evlendikten tam 12 sene sonra. Ticaret hayatı nedeniyle epey yoğundu zaten ama siyasetle bambaşka bir boyuta taşındı hayatımız. Salıdan perşembeye kadar Ankara’da kalacağını ilk duyduğumda ‘Kesinlikle olmaz’ dedim. Ya ben de geleceğim Ankara’ya ya da olmaz.

Vahit Kiler: 13 sene Ankara’da yaşadık. Selay beni bırakmadı. İyi ki de bırakmamış, olmazdı, çok zorlanırdık. Tam vekillik bitti, İstanbul’a döndük derken yeniden aday oldum. Son 1.5 yıldır Ankara-İstanbul-Bitlis arası gidip geliyorum. 

 Bitti derken yeniden siyaset. Bu dönem neden yalnız bıraktınız eşinizi Ankara’da?

Selay Kiler:  Vahit’in de dediği gibi 13 yıl Ankara’da kaldık. Benim dediğim oldu. İlk vekil seçildi, hemen evi götürdük. 2002’den 2015’e kadar oradaydık. 2015’in haziran ayında bitti milletvekilliği İstanbul’a döndük. Siyaset olmadan, vekillik yapmadan tam üç yıl geçirdik. Sonra yeniden milletvekili oldu. 2015’te dönmemek üzere bırakmıştı aslında siyaseti. Bu dönemde çocuklar istemedi Ankara’ya gitmeyi, artık büyüdüler.

KAYAK TENİS YÜRÜYÜŞ

Birlikte neler yapmaktan keyif alırsınız?

Selay Kiler: En keyif aldığımız şey birlikte yürümek. Kayağa gittiğimizde beraber kayarız. Hafta sonları evde olduğumda sahilde deniz kenarında iki saat yürürüz. Vahit Bey’in olduğu günlerde muhakkak 14 kilometre civarında yürürüz. Sohbet fırsatı bulabildiğimiz için yürüyüşleri çok önemsiyoruz. Sabah dinç kafayla, telefon yok hayat başlamamış oluyor. Sporu ikimiz de seviyoruz. Yüzme, kayak, yürüyüş, bir dönem tenis oynuyorduk. Erzurum’a kayağa gittik. İkimiz de kayıyoruz o usta kayakçı, şimdi bana öğretiyor.

Ankara’ya gelmezsem olmaz

TORUN SEVİNCİ

Aileye iki buçuk yıl önce Sena’nın ikiz bebekleri Emir ve Miraç katılmış. “Dede ile anneanne olduk” diyor Vahit Bey.

ÖZEL GÜNLERİ HATIRLAMAZ

VAHİT Kiler özel günleri hiç hatırlamazmış. “Biraz o konuda eksiğimiz var. Genelde çocuklar hatırlatıyor” diyor Selay Kiler ama eşinin son jestini anlatmadan da edemiyor: “Geçenlerde çok güzel jest yaptı. Altı tane çiçek gönderdi bana. Biri ben, diğerleri de çocuklarımız içinmiş. Birçoğunda yanımızda olamıyor zaten. Neyse ki, bunlar benim de çok takıldığım meseleler değil.”

Ankara’ya gelmezsem olmaz

Çiftin dört çocuğu var. 28 yaşında Sena, 23 yaşında Yusuf, 18 yaşında Ahmet ve 13 yaşında Abdullah Emre

YUSUF’UN HASTALIĞINDAN DÜNYADA BEŞ KİŞİDE VAR

ÇİFT hayatını şimdilerde 23 yaşında olan ve dünyada beş kişide olduğunu öğrendikleri kanda protein anemisi hastası oğulları Yusuf’a adamış. Kızları Esra’yı henüz 4.5 yaşındayken aynı hastalık nedeniyle kaybettiklerinde, Yusuf yeni yeni emeklemeye başlamış. Hastalığa teşhis koydurmak da kolay olmamış. İngiltere, Amerika hastane hastane gezmiş Kiler çifti. Yusuf’ altı aylıkken de teşhis koyulmuş. 10 yıl boyunca İngiltere’de çare aramışlar ama genetik hastalığın teşhisi var, tedavisi yok. Beş yaşına kadar normal çocuklar gibi oyun oynayan Yusuf’un hastalığına bir de büyük epilepsi nöbetleri eklenmiş.

Yusuf’un hastalık sürecinde neler yaşandı?

Yusuf, kanda protein anemisi hastası. Proteinin eksikliği pıhtılaşmaya neden oluyor. Dünyada az kişide bulunuyor bu hastalık ve maalesef tedavisi yok. Biz aynı hastalıktan kızımız Esra’yı 4.5 yaşında kaybettik. Yusuf şu an 23 yaşında. Bir bebekten farkı yok ama tüm hayatımızı ona adadık. Esra’yı Türkiye’de tedavi etmeye çalışmıştık. Sonra İngiltere’ye götürdük, teşhis koyuldu ancak iş işten geçmişti. Pıhtılaşma nedeniyle bütün damarlar tıkanmıştı. Damarları açamadılar, kısa süre sonra da kaybettik. Esra’nın tedavisi devam ederken Yusuf geldi dünyaya. İngiltere’deki doktor, Yusuf’un da kanını almak istedi. 20 günlükken gittik Yusuf ile İngiltere’ye. Altı aylıkken de teşhis koyuldu. Kardeşi ile aynı hastalığı taşıyor dediler. Daha sonra ise genetik olduğu anlaşıldı. Beş yaşına kadar normaldi, yaşıtları gibi koşup oynayan bisiklete binen bir çocuktu. Ama beş yaşında sonra epilepsi hastalığı başladı. Diğer hastalığı geliştiği için normalde kontrol altına alınabilecekken epilepsisi kontrol altına alınamadı. Beş yaşından sonra da nöbetleri her geçen gün arttı. Her geçirdiği nöbet geriye götürüyor. Her nöbette yüzlerce binlerce hücre yok oluyor.

Vahit Kiler: Yusuf ile birlikte bu hastalıktan dünyada beş kişide varmış. Teşhis var ama nadir hastalık olduğu için tedavisi yok. Hasta sayısı az olunca ilaç firmalarının işine gelmiyormuş araştırmak. Yusuf’un hikâyesi de böyle.

Peki ya diğer çocuklar. Herhangi bir tedirginlik yaşamadınız mı?

Her doğacak çocuğunuzun yüzde 50 bu hastalığı taşıma riski var dediler. Şükür, diğer çocuklarımız sağlıklı.

İNGİLTERE’DE PROFESÖR BİLİMSEL YAYIN YAPTI

Vahit Kiler: Allah’ın imtihanı dedik hep. Sitem etmedik hiçbir zaman rabbimden gelen her zaman baş göz üstüne. Hastalık nedeniyle İngiltere’de araştırma konusu olduk. Oradaki profesör yayın yaptı. Onlar devam etmemizi istediler. Bilime katkı sağladık ama tedavi anlamında bir şey olmadı, 10 yıl sonra bıraktık.

Kaynak: Hürriyet