Abiden izinli dansla başladı

Sizi tanıyalım. Kimdir Adil Emecan?

1961 Giresun Tirebolu doğumluyum. Gülizar da aslen Tirebolulu. İstanbul’da büyüdüm, 4-5 yaşındaydım geldiğimizde. İlk ve ortaokul ile liseyi İstanbul’da okudum. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandım. Ağrı’da iki yıl mecburi hizmet dönemim oldu. Ağrı’nın ardından, ihtisas için Zeytinburnu ilçesine, Yedikule Göğüs Hastanesi’ne geldim. İhtisasım sırasında tanıştık. 1994’ün mart ayında Zeytinburnu Belediye Başkanı seçildim.

Nasıl tanıştınız?

Adil Emecan: Cemiyet hayatına çok genç yaşta atıldım. İstanbul’daki Giresunluların cemiyetçiliğinde önderlik yapmış isimlerdenim. İlk Giresun Dernekleri Genel Koordinatörüyüm. İlçelerde Giresun ve ilçeleriyle ilgili dernekler kurardık. 16 Aralık 1989’da İstanbul’da Şebinkarahisar’ın gecesi vardı. Yaklaşık 2 bin kişinin katıldığı yemekli bir geceydi. Gülizar da oraya, cemiyetten arkadaşım olan abisiyle birlikte gelmişti.

TESADÜFEN GİTTİM

class=”cf”>

Gülizar Emecan: İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi son sınıftaydım, bitirme ödevini yapıyordum. Ailem Antalya’da yaşıyor, ben İstanbul’da abimlerin yanında kalıyordum. Dernek gecesine de tesadüfen gittim. Abim her hafta eşiyle birlikte katılıyordu organizasyonlara. O hafta yengem çok rica etti; “Çok yoruldum Güliz, abine sen eşlik et” dedi. Yengemi kırmamak için abimle gittim. Adil ile aynı masaya oturduk, karşılıklı. Abimle tanışmaları çok eskiye dayanıyor; abim babasının aynı zamanda avukatı. Bizim babalarımız ilkokula birlikte gitmişler çocukluk arkadaşı. Ama biz Adil’le birbirimizi hiç tanımıyoruz. Beni dansa davet etti. ‘Dans eder misiniz’ falan dedi. Ben de hiç sevmem yabancı birisiyle…

FLÖRTÜ YAŞAYAMADIK

Adil Emecan: Ben o şekil yapmadım ki… Dansa kaldırmanın da bir raconu var. Usulüne uygun kaldırdık. Abisinden izin aldım önce. “Gülizar Hanım’ı dansa kaldırabilir miyim” diye sordum, “Tabii” dedi. Ondan sonra da döndük hanımefendiye sorduk. Önce abiye sorarak işi sağlama aldık yani.

Gülizar Emecan: Abim “Tamam” deyince benim “Hayır” deme şansım kalmadı (Gülüyor). Dans sırasında bir şeyler konuştuk ama tam hatırlamıyorum. Yeni tanıştığınız biriyle ne kadar konuşabilirsiniz, okuldan falan bahsetmişimdir herhalde. Şunu hatırlıyorum ama “Tüh nereden çıktı bu dans işi” dedim (Gülüyor). Sonra tabii çok beğenmiş beni kendileri. Tekrar görüşmek istedi. Aileler de işin içinde olunca flört olayını tam yaşayamadık, çabuk ciddiye döndü iş.

ÜÇ AY SONRA NİŞAN

class=”cf”>

Adil Emecan: Tanıştıktan üç ay sonra nişanlandık. 89’da aralık ayında tanıştık, 3 Mart 1990’da nişanlandık, 6 Ekim 1990’da da evlendik. İstanbul’un kurtuluşu 6 Ekim.. Karşında genç bir hanım, sohbeti güzel, ufku açık kısa sürede de böyle bir tablo oluştu ve kartopu gibi büyüdü gitti.

KAHVEM TABİİ Kİ TUZLUYDU HİÇ ACIMAM

Abiniz nasıl karşıladı durumu?

Gülizar Emecan: Olgun yaklaştı, Adil’den bahsetti, iyi referans vermese… Abimin yaklaşımı önemliydi benim için. Hem duyguyla hem mantıkla hareket etmek gerekiyor. Bu birlikteliği istediğimi de hissettiği için olumlu yaklaştı. Aileler tanıştığı için söz nişan bir arada oldu. Kahvem tabii ki tuzluydu. Hiç acımam o konuda. 

ÇOK ÇOK ROMANTİKTİ

Romantik miydi o dönemlerde Adil Bey?

class=”cf”>

Adil Emecan: İşi bilirim.

Gülizar Emecan: Çok, çok romantikti. İletişimi çok güçlüdür, şiir yazar. Bana da şiir yazmışlığı vardır. Şiirlerle ifade eder kendisini. Ben de ise tam tersi, hiç yoktur o yetenek. Benden çok daha romantiktir. Ama tabii karşılığını da buldu bu romantikliği. Halen romantiktir aslında, ‘Ne gerek var’ desem de doğum günlerinde, evlilik yıldönümlerinde jestler yapar.  

Abiden izinli dansla başladı

ŞİİRLİ ÇERÇEVE

EMECAN ailesinin evlerinin başköşesinde bir fotoğraf; fotoğrafta Güliz Emecan, göz alabildiğine zeytin ağaçları ve bir şiir. Fotoğrafı eşi çekmiş, Küçükkuyu’ya tatile gittikleri sırada. O fotoğrafın tabloya dönüşme hikâyesini dinliyoruz: “Küçükkuyu’ya tatile gittik, Asos tarafında. Zeytin ağaçları içinde iki katlı, tek katlı taş evler.. Baktım Gülizar zeytin ağaçlarının arasından geliyor. ‘Bir dakika, dur’ dedim ve fotoğrafını çektim. Bakırköy’de serigrafi yapan bir yer var. Çok severim o işi; her seçimde kendi broşürlerimi kendim dizayn etmişimdir. Fotoğrafı götürdüm ve yaz bunun altına dedim, ‘Önde zeytin ağaçları arkasında yar… Yar, yar yoluna dökülmedik dilleri neyleyim…’ Kocaman çerçevemizi evimizin en özel yerinde sergiliyoruz.”

Abiden izinli dansla başladı

KORONA OLUNCA BANA BAKTI

Bir araya geldiğinizde neler yaparsınız?

Gülizar Emecan: Birlikte kahve içmeyi ve sohbet etmeyi çok severiz. Siyaset kesinlikle konuşulur. Yürüyüş yapmayı, arabayla seyahat etmeyi severiz. Evde çok çalışırız. Kütüphanemizin olduğu çalışma odamızın dağınıklığını görmeyin. Adil kütüphanedeki kitaplarla ilgili bir arşiv çalışması yapıyor. O kapanıyor, ben kapanıyorum, bir süre geçiyor ‘Hadi bir kahve molası verelim mi’ diyoruz. 

Adil Emecan: Bütçe maratonu zorlu geçiyor. O dönemlerde 10-15 gün İstanbul’a gelemediği günler oldu. COVID’den rahatsızlandı, bütçenin son iki gününde. Yanındaydım, 14 gün Ankara’da karantinaya girdik birlikte. İyi bir hasta bakıcıyımdır, güzel baktım Güliz’e.

Nasıl bir hasta bakıcıydı doktor bey?

Gülizar Emecan: Çok ağır atlattım, ağrılı geçti. Göğüs hastalıkları uzmanı olduğu için Adil, sürekli bir kontrol hali, elinde telefon doktor arkadaşlarıyla iletişim halinde. Üstüne bir de oğlumuz İstanbul’da COVID olunca, bir onun için bir benim için konuşuyor. Danışmanlarımın getirdiği, dışarıdan gelen yemekleri güzel servis yaptı. Öğrendi servisin inceliklerini. 

Adil Emecan: Bulaşık yıkama konusunda tecrübelendim, mutfak işlerini öğrendim. ‘Makineye koy’ diyor Güliz ben elimde yıkıyorum. Daha kolay oluyor üç tanecik bardak, tabak ama özellikle su olayından dolayı makineye diziyorum artık.

BİR KEDİM BİLE YOK

Eşinizin Ankara’da olduğu günler nasıl geçiyor…

Adil Emecan: Burada tek kaldığımda zor oluyor. Örneğin ben yemek yapamam, sadece yumurta haşlamayı bilirim. İnsan yalnız kalınca bir yalnızlık hissiyatı çöküyor, insan arıyor kimi zaman ayak sesini bile. Kedimiz vardı, o da Ankara’ya gitti, oğlan götürdü. İnanın kedinin yokluğuna bile alışamadım. Sezen Aksu’nun şarkısındaki gibi, ‘Bir kedim bile yok anlıyor musun’… İnsan bir garipsiyor. Boş mu kalıyorsun, hayır, uğraşı olunca zaman geçiyor.

12 YAŞIMDAYKEN ‘BELEDİYE BAŞKANI OLACAĞIM’ DEDİM

Siyaset merakınız nereden geliyor?

Adil Emecan: 1973 yılında 12 yaşımdaydım, Bahçelievler’de Yenibosna diye bir semt var. 73 yılında belediye seçimlerinde babam bir partinin Bakırköy ilçe yöneticisiydi, oraya belediye başkan adayı çıkarttılar. Ben o seçim kampanyasında 12 yaşında çok aktif çalıştım. Ne yapardım; akşamları bir kahvehanede toplantı olacak adayımız gelecek konuşma yapacak. Gider o kahveyi hazırlardım, masaları sandalyeleri; ardından camlara afiş… O dönem ‘Ben ileride belediye başkanı olacağım’ dedim; 73 yılında, 12 yaşımdayken. Ağrı’ya gittiğimde oradaki personelime de söylerdim, ‘İstanbul’a döndüğümde belediye başkanı veya milletvekili olacağım’ diye. Askere gittiğimizde 90-91 yılında oradaki arkadaşlarımıza da diyordum. Üç yıl sonra belediye başkanı oldum. Hedefimden, 20-21 yıl sonra belediye başkanı oldum.

HEP YANINDAYDIM

Gülizar Emecan: Siyasete merakını biliyorum ama iş ciddiye binince başka oldu. Beni etkileyen yönlerinden birisi de zaten bu kadar sosyal oluşu, cemiyetçi oluşu, dışa dönüklüğüydü. Çünkü bunlar vatandaşla olan iletişime dönüşüyor ve başarıyı getiriyor. Benim, siyasete girmek gibi bir planım yoktu. 2011’e kadar da hep Adil’e destek oldum. Hep yanındaydım Adil’in. 94 seçimlerinde 8 aylık hamileydim. Adil seçildikten 1 ay sonra Ali Galip dünyaya geldi. Özellikle Zeytinburnu’nda o dönemde asansörlü bina yok denecek kadar azdı. Seçim çalışmalarında hamile halimle 5’inci, 6’ncı katlara çıkıp inerdim.

SON DAKİKADA BAŞVURDUM
Siz eşinizin seçim çalışmalarına katıldınız mı?

Adil Emecan: Mümkün mü katılmamak, ben de her zaman Güliz’in yanındaydım. Şansını denemek istediğini söyledi. Ön seçim adayı olarak başvurduk. Başvurunun son günü, son saatinin son dakikalarıydı.

Gülizar Emecan: İl yönetiminde başladım. Çok çalıştım, herkese ulaşmaya çaba gösterdim, Adil’in siyaset hayatı nedeniyle tecrübem de vardı. Ön seçimden, 126 aday arasından 6’ncı çıktım. Araya kontenjan adayları da girince sıram geriye düştü. Seçimleri kaybettik ama seçilecek gibi çalıştık. İl yönetimine yeniden davet edildim. O süreç bittikten sonra PM’ye aday oldum ve girdim. PM üyesiyken erken seçim kararı alınınca 2018’de aday gösterildim ve kazandım. Adil Bey kadınların siyasette olmasını istediği için de beni hep destekledi.

Abiden izinli dansla başladı

BİR EVDE İKİ SİYASETÇİ

Adil Emecan: 99 yılında belediye başkanlığı bitti; seçimi kaybettik ama bırakmadık. Yedikule’de tekrar çalışmaya başladım. 2009 yılında Zeytinburnu’nda aday gösterildim. AK Parti ile CHP arasındaki yüzde 35’lik farkı yüzde 11’e düşürdüm ama alamadım. 2011’de Gülizar Hanım Oğuz Kaan Salıcı’nın İstanbul İl Başkanlığı ile birlikte il yönetiminde yer aldı. 2018’de Gülizar milletvekili oldu; bana da bastırıyorlar ‘Zeytinburnu’ndan aday ol’ diye ama ben aday olmayacağımı söyledim. Son güne kadar da bekledim, Ankara’ya gitmedim, aday adayı olarak ortaya çıkmadım. 2019’da aday yaptılar, ucu ucuna gitti seçim. Artık siyaset benim hayatımda sadece Gülizar Hanım’a danışmanlık olarak var. Fahri danışmanıyım, yardımcı olmaya çalışıyorum. Şimdilerde aktif doktorluk da yapmıyorum. 2014 yılında iş sağlığı güvenliği şirketi kurmuştum. İlk evliliğimden olan kızım Aslı devam ettiriyor, ben uzaktan yardım ediyorum. Hayatımıza, siyasetle geçen bir ömür diyebiliriz. Her beş yılda, dört yılda bir seçimlerin içinde olduk. 

KİTAPLAR TEK TEK ARŞİVE KAYDEDİLMİŞ

GÜLİZ Emecan’ın “Çok dağınık, görmeyin” dediği çalışma odasına çıkıyoruz. Yüzlerce kitap, iki çalışma masası, Adil Emecan’ın arşiv çalışması yaptığı dev kağıtlar… Çiftin birlikte çalıştığı odada şu sıralar yoğun bir tempo var. Adil Emecan tüm kitapları konularına, önsözlerine, içeriklerine göre ayırıyormuş: “Kitapların ‘içindekiler’ bölümünün fotokopilerini çekip, kesip, büyük kağıda yapıştırıyorum. Benzer konulardaki kitapların içeriklerini daha iyi görebilmek, aradığımızı daha kolay bulabilmek için…”

Kaynak: Hürriyet