Yandaş yazar bundan başka bir şey yapamıyor… Kimlerin cezaevine gönderilmesini istedi

Yandaş yazar bundan başka bir şey yapamıyor... Kimlerin cezaevine gönderilmesini istedi

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un evinin fotoğraflanmasıyla ilgili “suçu ve suçluyu övme, suça azmettirme” suçlarından hakkında soruşturma açılan CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, bugün ifadeye çağrıldı.

Canan Kaftancıoğlu’na açılan soruşturma konuşulmaya devam ederken, iktidara yakınlığıyla bilinen Akşam gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, bugünkü köşesinde, Canan Kaftancıoğlu’nu kastederek, “Bu kadın niye içeride değil” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Canan Kaftancoğlu’na açılan, “suçu ve suçluyu övme, suça azmettirme” suçlarını yeterli bulmayan Kekeç, “Soruşturma ‘terör’den açılmalıydı. Canan Kaftancıoğlu ve yamağı, kamu görevlilerini terör örgütlerine hedef göstermek”ten yargılanmalıydı” derken, “Başlıkta sorduğum soru bakidir… Röntgencilik, taciz işlerini geçelim… Bu kadın terör suçu işlemiştir (kamu görevlisinin evine ‘keşif’ yaptırmıştır) ve şu an içeride olmalıdır” diye ifade etti.

Aslında Ahmet Kekeç, bunu ilk defa yapmıyor. Kekeç, sıklıkla bu türden yazıları köşesine taşıyor.

Kekeç, köşesinden, yayınların durdurulmasını isterken, herhangi bir kişi hakkında da yargı dağıtabiliyor.

Mesela…

Kekeç, 13 Nisan günü kalema aldığı yazısında, FOX TV’nin lisansının iptalini isterken, 3 Mart tarihli yazısında ise, Kılıçdaroğlu için, “30’ların şartları hüküm sürüyor olsaydı, Kılıçdaroğlu bu politikaları nedeniyle yargılanır mıydı? Yargılanırdı…” ifadelerini kullanıyor.

Ahmet Kekeç’in üstü kapalı şekilde “tehditler” savurduğu, siyasileri ve bazı yayın organlarını hedef aldığı o yazıların bir kısmı şu şekilde:

“İPTAL EDİLMELİDİR”

Tarih 13 Nisan 2020…

Ahmet Kekeç, “FOX TV’nin lisansı iptal edilmelidir” başlıklı bir yazı yazıyor.

Kekeç, “Giderek bir milli güvenlik sorununa dönüşen bu kanalın lisansı gözden geçirilmeli, hatta iptal edilmelidir” diye belirtiyor.

Ahmet Kekeç’in o yazısının bir kısmı şu şekilde:

“Portakal gibi “düşük” adamlara alan açan özel televizyon kanalı FOX TV’ye gelince…

Bu kanalın yayınları teşrih masasına yatırılmalıdır.

Sürekli “kaos” ve “iç kargaşa” kovalayan (kaosu ve iç kargaşayı siyaset yordamı haline getiren), dolayısıyla giderek bir milli güvenlik sorununa dönüşen bu kanalın lisansı gözden geçirilmeli, hatta iptal edilmelidir.

Siz Amerika’da, Amerika’nın içişlerine bu kadar müdahil ve bir güvenlik sorunu oluşturacak kadar sinir uçlarında gezinen, sürekli kaosa ve kargaşaya oynayan bir televizyon yayınını hayata geçirebilir misiniz?

Buna izin verilir mi sanıyorsunuz?

Bunu yapamazsınız.

Dolayısıyla biz de, Gezi ve 17/25 Aralık’tan başlayarak, ülkenin altını oymaya çalışan girişimlerin tümünde “aktör” olarak pozisyon almış, hatta 15 Temmuz darbesini tedvire memur edilmiş bu “düşman” kanala izin vermemeliyiz.

En azından, “mütekabiliyet” aramalıyız.”

KILIÇDAROĞLU İÇİN NE YAZDI

Tarih 3 Mart 2020…

Ahmet Kekeç, “Bu Türkiye düşmanının CHP’de işi ne” başlıklı bir yazı kaleme alıyor.

Kılıçdaroğlu’nun bugün sürdürdüğü politikaları 1930’lu yıllarla kıyaslayan Kekeç, “30’ların şartları hüküm sürüyor olsaydı, Kılıçdaroğlu bu politikaları nedeniyle yargılanır mıydı? Yargılanırdı…” diye belirtiyor.

Ahmet Kekeç’in o yazısının ilgili kısmı şu şekilde:

“Kılıçdaroğlu’na yönelik “Atatürkçü” tepkinin nedenlerinden biri de, 97 yıldır “kurucu parti” sıfatının kaymağını yiyen CHP’nin, Türkiye aleyhtarı bir pozisyon alması.

Bir “kurucu parti” düşünün ki, savaş noktasına geldiğimiz ülkelerle “Türkiye düşmanlığı” temelinde ittifaklar kuruyor.

Suriye’ye iyi niyet heyeti gönderiyor.

Darbeci Sisi’ye “yanındayız” mesajı veriyor.

Erdoğan’ı alaşağı etmesi karşılığında terör devleti İsrail’e “yeniden iyi ilişkiler” vaat ediyor.

İran’ın, Ortadoğu’daki mezhepçi politikalarına arka çıkıyor.

PYD terör örgütünün “işgal politikalarına” onay veriyor.

Üstelik, bütün bunları tek başına Kılıçdaroğlu’nun inisiyatifiyle yapıyor.

30’ların şartları hüküm sürüyor olsaydı, Kılıçdaroğlu bu politikaları nedeniyle yargılanır mıydı?

Yargılanırdı…

Asılır mıydı?

Kel Ali’nin insafına kalmış.

Ama iyi muamele görmezdi…”

“MÜPTEZEL ÖYLE Mİ”

Tarih 5 Şubat 2020…

Ahmet Kekeç, “Müptezel öyle mi?” başlıklı bir yazı yazarken, üstü kapalı bir şekilde Kılıçdaroğlu’na göndermede bulunmayı ihmal etmiyor.

Anayasa Raporu’ndan bahseden Kekeç, “Taslak, bizatihi Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla hazırlandıysa, bir yere kaçamazlar. Bu ‘hareketlerinin’ siyasi ve hukuki bedelini ödemek zorundadırlar” ifadelerini kullanıyor.

Ahmet Kekeç’in yazısının ilgili kısmı şu şekilde:

“CHP İstanbul Milletvekili ve Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla bir Anayasa Raporu hazırladı. (Siz buna ön taslak da diyebilirsiniz.)

Şimdi sıkı durun:

Bu taslakta “Türk milleti”, “Atatürk milliyetçiliği” ve “Türk” kavramları yer almıyor…

Başkalarının taslağında yer almaması gayet normal. Peki, CHP niçin kurucusunun (Mustafa Kemal’in) isminden

rahatsız?

Tepkiler üzerine, CHP cenahından bir açıklama geldi, “Bu taslak partimizi bağlamaz, İbrahim Kaboğlu’nu

bağlar.”

Baykal döneminde (Baykal’ın talimatıyla) hazırlatılan “Kürt Raporu” için de benzeri şeyler söylemişlerdi: “Bizim bu rapordan haberimiz yok, bizi bağlamaz, kendiliğinden hazırlanıp genel başkanın masasına bırakılmış bir rapordur.”

Bazı CHP’liler diyebilir ki, “Ne var yani. Bazı lafızlar anayasadan çıkarılsa ne olur? Kıyamet mi kopar?”

Onların merakını giderecek açıklama MHP İstanbul milletvekili Semih Yalçın’dan gelsin: “CHP’nin İbrahim Kabaoğlu’na hazırlattığı raporun arkasında federatif bir yapı öngören Anayasa taslak çalışması vardır. Kabaoğlu’nun taslağında ‘Türk’ kelimesi yoktur. Türk devleti yoktur. Türkiye Cumhuriyeti yoktur. Türk Milleti hiç yoktur. CHP Türk milletini aldatma peşindedir. CHP’nin ve safında yer alanların ulusalcılığı da millî değil, kozmopolittir.”

Taslak, bizatihi Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla hazırlandıysa, bir yere kaçamazlar.

Bu “hareketlerinin” siyasi ve hukuki bedelini ödemek zorundadırlar.”

“BENCE İNTİHAR ETMELİSİN”

Tarih 27 Kasım 2019…

Ahmet Kekeç, Star gazetesindeki köşesinde, “Bence intihar etmelisin” başlıklı bir yazıyla yine CHP liderini hedef alıyor.

Kekeç, Kılıçdaroğlu’nun intihar etmesini istiyor.

Ahmet Kekeç’in yazısının ilgili kısmı şu şekilde:

“Bir kurtuluş yolu aradım Kılıçdaroğlu için ve intiharı buldum. 

Bunu samimi olarak öneriyorum. 

İntihar etsin! 

Bunu yaparsa bizi kendisinden mahrum bırakacaktır ama aynı zamanda insanlığın onurunu kurtaracaktır, insanlığımızdan utanmamayı sağlayacaktır!” 

“ATTIĞI TWEETİN HESABINI HENÜZ VERMEDİ”

Tarih 6 kasım 2019…

Ahmet Kekeç’in hedefinde bu kez de gazeteci Zafer Arapkirli oturuyor. Arapkirli’nin Ekrem İmamoğlu’na yandaş olduğunu savunan Ahmet Kekeç, “Densiz yandaş” ifadelerini kullanıyor.

Kekeç, “Densiz yandaş Zafer Arapkirli Cumhuriyet Bayramı’nda attığı tweetin hesabını henüz vermedi” diyerek, üstü kapalı bir tehdit mesajında bulunuyor.

Ahmet Kekeç’in yazısının ilgili kısmı şu şekilde:

“Şimdi, adını dahi bilmediğim bir televizyon kanalında program yapıyormuş. 

Arada sırada da fakire sallıyormuş… 

Seyretmediğim için ne dediğini bilmiyorum ama densiz yandaş Zafer Arapkirli Cumhuriyet Bayramı’nda attığı tweetin hesabını henüz vermedi. 

Şöyle demişti: “İSTANBUL (bi nevi) DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTULUŞUNU KUTLUYOR.” 

Yani AK Parti “düşman”, Manukyan kadar zengin Ekrem İmamoğlu da “kurtarıcı” oluyor. 

Bu alçaklığa ben verecek bir cevap bulamadım. 

Sizin bir cevabınız varsa, alayım!”

“SUSTURUN ŞU ADAMLARI”

Tarih 22 Temmuz 2019…

Ahmet Kekeç, yine Star’daki köşesinde, Sputnik’i ve Sputnik’teki bir programı hedef alırken, “Erdoğan, Rus devlet yetkililerini arayıp, ‘Susturun şu adamları’ demiyor” diyerek hayıflanıyor.

Ahmet Kekeç’in yazısının ilgili kısmı şu şekilde:

“Bir Rus yayın mecrası olarak Sputnik’in amacı, Rusya devletini savunmaktır. 

Bu üç arkadaşımız, durumun böyle olduğunu bilmiyor mu? 

Bunu, krizi fırsata çevirmeye çalışan Sayın Davutoğlu bilmiyor mu? 

Kaldı ki, bu üç arkadaşımızın (aslında dört) Sputnik’le maceraları yeni başlamıyor. 

Neredeyse bir yılı aşkın bir zamandır denk geldikçe radyodan dinliyorum. 

Sermişler postu Rus kanalına, Erdoğan’a (ve elbette yakın çevresine, ailesine, akrabalarına) veriştirip duruyorlar. 

Öyle ağır ithamlar… 

Öyle yakası açılmadık benzetmeler… 

Öyle haksız eleştiriler… 

Öyle çirkin yakıştırmalar ki… 

İnsan dinlemeye hicap duyuyor… 

Bir de ironi… Arkadaşlarımız aynı zamanda “ironik…” Erdoğan’ın kimi halleriyle dalga geçip duruyorlar… Arada kahkahalar filan… 

İşin garip tarafına bakın ki, bunları yaptıkları için o üç (aslında dört) gazeteciye bir şey olmuyor… Erdoğan, Rus devlet yetkililerini arayıp, “Susturun şu adamları” demiyor. Hiçbir yandaş kuruluşun aklına, “Şöyle bir yayın mecrası var… Oraya postu sermiş bazı gazeteciler var… Gece gündüz Erdoğan’a küfrediyorlar…” diye şekvada bulunmak gelmiyor.”

Odatv.com

<br/>

917 Bu habere tepkiniz:

Kaynak: OdaTV


En son haberler

Bunları da okuyun

Exit mobile version