THY ÇALIŞANLARI DİKEN ÜSTÜNDE

 

THY ÇALIŞANLARI DİKEN ÜSTÜNDE-KURUMSAL HAFIZA(1)- THY PİLOT ALIMLARINDA SİVİLLEŞME HAMLELERİ

Sektörümüzün içinde bulunduğu belirsizliğe bürünmüş ortam nedeniyle; havayolları ve havalimanları yönetimlerinin yanı sıra çalışanları da maalesef diken üstünde…

Bu zaman diliminde, herhangi bir iş koluna yönelik haber konusunda hassasiyetleri gözeterek, objektif yayın prensiplerimizden ödün vermeden haber yapmaya devam ettik. Yurt içinden fazla haber bulamayınca yurt dışı kaynaklara yönelip onlarla ilgili haberler yapmak zorunda kaldık. Yabancı havayollarında yaşanan,İşten çıkarmalar, ücretsiz izinler, şirketlerin küçülme planları gibi haberleri yayınladığımızda her nedense tepkiler aldık.

Aslına bakacak olursanız, ülkemiz ve yurt dışı kaynaklı sektörel haberlere yorum yapmadan aynen yayınlama ilkemizi eskiden de paylaşırdık şimdi de paylaşıyoruz. Bu bağlamda haber kanalımızda değişen bir durum yok. Köşe yazarlarımızın penceresinden, saygı çerçevesinde bakış açılarımızın paylaşılmasında da sakınca görmüyoruz. Şüphesiz kişisel görüşleri tenkit edebilir ve yazar ile aynı görüşte olup olmadığınızı yorumlarınızla beyan edebilirsiniz.

Anlamakta güçlük çektiğim konu, çeviri haberlere gösterilen tepki… Beni telefonla bizzat arayan kaptan dostlarım diyor ki,

“Sefa bey, siz uçuş ekibi ile ilgili yabancı olumsuz haberleri paylaştığınızda, Türk şirketlerinin yönetimleri de bu haberleri örnek alabilirler” diyerek tepkilerini dile getirmektedirler.

Havacılık sektörüne dair, an itibariyle yurt içinde yaprak kıpırdamıyorken;  haber niteliği taşıyan global gelişmelerin paylaşımını / çevirisini yapmak niye bu kadar rahatsız edici?

Habercilik kültürümüzdeki objektif bakış açımızı ve duruşumuzu sergileyen bu paylaşımların hiç bir kuruma örnek olarak yapmadığımızın altını çiziyorum.

Türkiye’deki havayolları ve havalimanlarının yönetimleri, bu haberleri biz yayınlamasak da bir şekilde okumuş oluyorlar. Şirketlerin yerli ve yabancı medyayı sürekli takip eden çalışanları, bu haberleri anında yönetimlerine iletiyor. “Akacak kan damarda durmaz” atasözümüzü hepiniz biliyorsunuz. Burada ne yazarsanız yazın, geleceği ne erteleyebiliriz ne de değiştirebiliriz.

Sektör çalışanlarının hâlet-i ruhiyeleri öyle farklı ki! Köşe yazısı yazmaya ne hacet!

Neler yazılmıyor ki;

Yazının başlığından yola çıkan komple teorileri… Yorumları okuyup yorumlardaki görüşlere ithafen yorum yapmış olmak için yorum yapılıyor. Yazı içeriği falan hiç önemli değil. Birbirleri ile kapışan farklı meslek grupları arasında seviyesiz bir dolu yorumlar, gönderiliyor ve / veya göndertiliyor.(!)

Hatırlayalım… Hepinizin bildiği Atlas-zedeler ile ilgili bir haberimize 1200 civarında yorum paylaşılmıştı. Haberi bile okumadan yorumlara göz atıp gerekirse o yoruma cevap veren okuyucular var.

Neyse artık konumuza dönelim. 

Şirket, sendika ve dernek yönetimleri, kendilerinden önceki yönetimlerin ne yaptığını bilmeden veya yönetim kurulu kayıtlarını okumadan icraatlarda bulunuyorlar. Bilirsiniz. Her zaman yazdığım, “Geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez” diye tavsiye niteliğinde bir deyişimize sıklıkla yer veririm.

Ben aşağıda yazacağım bilgilerin günümüz şirket yönetimi, sendika ve dernek yönetimleri ve çalışanlar tarafından bilinmediklerini düşünüyorum. ( Pilot, teknisyen ve kabin memurlarının dikkatle okumalarını tavsiye ediyorum)


THY kokpitlerinde bir zamanlar hep asker kökenli pilotlar uçardı.  Hava Kuvvetleri ile THY arasında yapılan bir anlaşma gereği, mecburi hizmeti dolan bazı pilotlar THY’na liste halinde yollanır ve THY bu pilotları alıp işe başlatırdı.

Hafızam beni yanıltmıyorsa, 1984 veya 1985 yıllarında olsa gerek… Hava Kuvvetleri ile yapılan anlaşma gereği yolladıkları askeri pilotlar için geçerli idi. Ancak mecburi hizmeti dolup THY’ye gelebilmek için bekleyen ve Hava Kuvvetlerince hazırlanan listeye alınmayan bazı pilotlar    (19-20 civarında), emekli olup kişisel başvuru yapmaya başladılar.  THY, kişisel başvuru yapan asker kökenli bu pilotları bünyesine alamadı. Bunları almak Hava kuvvetleri ile yapılan anlaşmaya uygun değildi. THY’de pilot olarak işe başlayacakları umuduyla kişisel başvuru yapan 19-20 pilot arkadaşımız TSK dan ayrılmış ve boşta kalmışlardı.  İşsizdiler… Çok üzüntülü, sıkıntılı günler yaşadılar.

THY bir süre sonra, işsiz kalan o pilotları kokpite alamayınca farklı bir yol izledi ve onları ancak işçi kategorisinde işe alabileceklerini belirtti.  Sonuç olarak boşta kalan 19-20 civarında pilot işçi kadrosu ile istihdam edildiler.

İşte bunlardan biri çok iyi arkadaşım olan rahmetli kaptan İsmail Kartaler idi. Teknik depoda işçi kadrosunda çalışıyordu. Uçak bakımlarında gereken malzemeleri ona söyler, o da depodan onları alıp, bize getirir teslim ederdi.

İsmail kardeşimiz ve diğer 19 kişinin hepsinin pilot olarak istihdam edilmeleri 1987 yılında Uçuş işletme Genel Müdür Yardımcısı Vahdet Gündüz zamanına rastlar. İsmail Kartaler, depo işçiliğimden sonra ilk olarak B707 lerde FEO (Flight Engineer Officer) olarak göreve başlamıştı. Bende B707 ci olduğumdan, yolcu ve kargo seferlerinde birçok kere birlikte uçtuk. (o zamanlar teknisyen uçuş ekibinin bir parçası olarak düşünülür ve kokpitte uçardı) Kartaler kaptan, daha sonra ikinci pilot ve kaptan olarak A340 larda uçarken rahmetli oldu.

THY kokpitteki ilk sivilleşme hareketi THY genel müdürü Yılmaz Oral zamanında başladı ve Yılmaz Oral’dan sonra gelen Cem Kozlu ile devam etti. (O zaman bu pilotlara, pilotaj eğitimini Yugoslavya’da gördüklerinden, YUGO ismini takmıştık) Bu pilot adayları, bilhassa THY Teknik’deki mühendisler içerisinden özel seçilip yollanırdı. Çok kaliteli eğitim almış bir gruptu. Asker kökenli pilotlar bir türlü sivil kökenli pilotlara alışamadılar dı…Askeri hegemonya bitmiş yerini yavaş yavaş sivil pilotlara bırakmaya başlamıştı.

O zamanki pilotlar devamlı hangara gelir ve bakımları izlerlerdi. Hiç unutmam bir uçuşumda Ömer Moğulkoç kaptan deftere arıza yazmıştı. Bir gün sonra işe geldiğimde Ömer kaptanın, hangarda beni aradığını söylediler. Yanına gittim.  Bana, “Sefa kardeşim, dün yazdığım arızaya ne yaptınız bana anlatır mısın” demişti. Düşünebiliyor musunuz, kaptan izinli gününde Tach Log’a yazdığı arıza karşılığında ne yapıldığını, arızanın neden kaynaklandığını merak edip hangara geliyor. Şimdiki pilot arkadaşların, yazdıkları arızayı değil takip ettiklerini, hangara geldiklerini bile düşünemiyorum.

Kimse kusura bakmasın ama günümüzde, uçakların bakım ve arızalarının giderildiği, büyük bakımların yapıldığı, bir nevi havacılığın mutfağı sayılan, bakım ve arızaların giderildiği hangarları görmeyen yüzlerce pilot olduğunu düşünüyorum.

Ben samimi olduğum kaptan arkadaşlara hep takılırım. “Yahu siz sokakta görüp çok beğendiğiniz ve arkasından bakıp durduğunuz bayanın makyajsız, silikonsuz, vatkasız halini hiç gördünüz mü? diye sorduğumda, o da nerden çıktı şimdi diye atladıklarında, hangarda uçağın bakım halinde adeta kovana dönmüş kabinini ve kokpitini bir görseniz, o uçağın daha sonra nasıl pırıl, pırıl uçuşa hazır olduğuna inanamazsınız diyerek takılırım.

Tabii ki eski pilot ve kaptanları tenzih ediyorum, şimdikiler teknisyeni, uçağı değil, sadece kokpiti tanıyorlar. Tekniği ve uçak bakımlarını görmemiş meraksız yüzlerce pilot olduğunu ve Pilot yetiştiren kurumların bir ikisi hariç yetersiz olduklarını düşünüyorum. 

Bu hafta aslında biraz da maddi sorunlara değinecektim ama yazım inanılmaz uzar ve okumaktan sıkılırsınız diye haftaya yazmaya karar verdim.

Gelecek hafta; THY’deki Kokpit ve Kabin ekiplerinin, bir zamanlar dolar bazlı maaş almaları konusuna girerek, THY, Sendika ve dernek yönetimleri dâhil çalışanlarında kurumsal hafızalarının geçmişe de yönelmesini sağlamaya çalışacağım.

Kaynak: Airline Haber