Satranç tahtasında piyon olmak

Küçücük bir virüs, dünyadaki dengeleri de sarsıyor.

Sokağa çıkma yasakları, hayatımıza giren maske, evden çalışma düzeni, bireysel olarak yaşadıklarımız.

Ülke bazında ise, tüm dünyada ekonomik küçülme olarak gösterdi kendisini pandeminin etkisi.

Boşuna değil petrol fiyatının sıfır, hatta eksi birimlere düşmesi. IMF,  dünya ölçeğinde ekonomik daralmanın yüzde 3’ü aşabileceğini açıkladı. 1900’lü yılların başındaki büyük buhrandan bu yana, dünya ekonomisindeki en büyük daralma bu.

Elbette bunun dünya siyasetine etkisi de görülmeye başladı.

Etki, dünya arenasındaki büyük/küçük tüm oyuncuların hedeflerini en az bir ölçek küçültmelerini, en az masrafla en büyük etkinin peşine düşmelerini getirecek gibi.

– Rusya mesela;
Suriye’de çatışma düzenini sona erdirip, siyaset düzlemine geçişin ilk işaretlerini vermeye başladı. Rusya’nın Şam’daki Büyükelçisi Aleksandr Efimov, “Suriye ile gelişen bağlara ilişkin Başkan özel temsilcisi” olarak atandı.

“Suriye ile gelişen bağlar” ifadesinden anlamamız gereken, Rusya’nın bu ülkede ekonomik alanda daha görünür olması anlamını taşıyor. Beşar Esad’ın, başta kuzeni Rami Mahluf olmak üzere, yıllardır ülkenin kaymağını yiyen bir avuç büyük holding patronuna getirdiği yeni kısıtlama ve vergi yükümlülüklerini bu açıdan okumak gerekiyor. Rusya, önce Suriye’deki israf ve yolsuzlukları zapt-u rapt altına alıp, ardından Suriye ekonomisine iyice yerleşmeyi planlıyor gibi.  Ana amaç Arap parasıyla Suriye’nin yeniden imarında en etkin güç olmak. Akdeniz’in Suriye’ye düşen bölümünde Rusya’ya verilen petrol ve doğalgaz arama ruhsatları da işin bonusu elbette.

Rusya’nın dünyadaki ikinci büyük çatışma bölgesi Libya’daki tutumu da benzer;

Bir yandan Trablus’taki Sarraç hükümetiyle resmi bağlarını hiç koparmazken, diğer yandan Hafter’e silah ve mühimmat ile, lejyoner desteği veriyor Moskova. İşin içine şimdi bir de Suriye’den Libya’ya gönderilen Rus savaş uçakları da girdi. Ama uçakların “Rus pilotlar tarafından değil, lejyoner pilotlar tarafından” kullanılacağı bilgisi sızdı. Böylece Hafter’e hava desteği de sağlanırken, Sarraç hükümetine karşı da “Rusya doğrudan çatışmaya girmedi” izlenimi verilebilecek. Olabilecek en az masrafla, en büyük etki bu işte.

– ABD açısından bakarsak;
Salgınla birlikte dünya ekonomisindeki daralma, Başkan Trump’ın “içe kapanma” stratejini de körüklemiş gibi. ABD Afganistan’daki askerlerini büyük ölçüde çekti. Irak’ta da askeri varlığını gün be gün küçültüyor. Suriye’de zaten birkaç yüz askerle ülkenin petrol zengini bölgesini tutuyor Amerikan askerleri.

ABD, Suriye’nin diğer kesimlerinde Rus ve İran etkisini zayıflatma “görevini” ise, pek hevesli NATO müttefiki ile PKK terör örgütünün uzantısı PYD-YPG’ye “ihale etmiş” durumda.

Tıpkı Rusya’nın Libya’da “çift taraflı” oynaması gibi, ABD de Suriye’de her nabza göre şerbet veriyor; Fırat’ın doğusunda PKK uzantısı yapılanmaya silahtan ilaca, askeri eğitimden, teknik desteğe kadar adeta “yağdırırken”, İdlib bölgesinde Türkiye’nin tezlerine omuz veriyor.

Libya’da da ABD’nin durumu pek farklı değil; Hafter yıllarca ABD’ye, CIA’da maaşlı olarak çalışmış Libyalı bir asker. Yani Washington’la “yıpranmaz bağlara” sahip.

Aynı Washington, diğer tarafta Trablus’taki Sarraç hükümetinin ise “muhattap alınması gerektiğine” ilişkin açıklamalar yapıyor.

Washington’un kendisi Sarraç hükümetine doğrudan para/malzeme/eğitimi vermiyor ama; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının vergilerinden Libya’ya para ve malzeme “yağdıran” AKP hükümetinin arkasında durup, lafla “omzunu sıvazlıyor.”

Kısacası dünyanın en etkin güçleri olarak sayılan iki ülkesi, ABD ve Rusya, çatışma bölgelerinde “en az masrafla en büyük etki” peşinde koşuyor.

İşin ilginci;

Bu iki ülke Suriye ve Libya’da öyle bir “satranç tahtası” kurmuş durumdalar ki, hangi taraf kazanırsa kazansın, masada yer almayı daha şimdiden garanti etmiş durumdalar.

Bu oyunu görmeyip, çatışma alanlarında canhıraş şekilde tek tarafa yatırım yapanlara;

Büyük devlet olmayı  “hamasi nutuk atmak” sananlara ise;

Kurulan bu “satranç masasında” düşen, piyon olmaktan öteye geçmiyor ne yazık ki…

Kaynak: Sözcü