Koronavirüs: Herkesin kendi başının çaresine baktığı yeni dünya

<img alt="" src="https://149572917.v2.pressablecdn.com/wp-content/uploads/2020/03/Iranda-yetkililerin-yaptigi-celiskili-aciklamalarin-golgesinde-koronavirus-belirsizligi.jpeg"><br></p><p style="margin-left:30px;">KORONAVİRÜS HABERLERİ

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının yayılmaya başlamasıyla birlikte ülkelerin vatandaşlarını korumak için aldıkları önlemler öncelikle hastalığın yayılma hızını azaltmayı amaçlar bir şekilde okulların tatil edilmesi, uygun işlerde evden çalışma yöntemine geçilmesi ve sosyal ilişkilerin olabildiğince azaltılması oldu.

“Temassız” toplum; alışverişin az yapıldığı, dışarıda yemek yenilmeyen, tiyatro ve konserlere gidilmeyen, aile ziyaretlerinin yapılmadığı, yani masrafların oldukça kısıldığı ve harcamaların asgariye indiği bir toplum anlamına geliyor.

Ne var ki hastalığın yayılmaması için alınan önlemler ekonomik ve ticari anlamda ortaya başka bir sorunu çıkardı ki bunun etkileri salgından çok daha uzun süreceğe benziyor. “Temassız” toplum; alışverişin az yapıldığı, dışarıda yemek yenilmeyen, tiyatro ve konserlere gidilmeyen, aile ziyaretlerinin yapılmadığı, yani masrafların oldukça kısıldığı ve harcamaların asgariye indiği bir toplum anlamına geliyor. Hane halklarının sosyal ve kültürel hayatındaki kısıtlamalar ekonominin çarklarının dönmesini yavaşlatıyor ve bu durum hane halklarına da bir şekilde iş kaybı ve gelir azalması olarak geri dönüyor.

İktisadi hayattaki bu para döngüsünün farkında olan devletler son günlerde peş peşe destek paketleri açıkladılar. Bu kapsamda ABD’de kişi başına bin dolar verilmesinden tutun da serbest çalışanlara İtalya’da 500 avro ödenmesi, karantina sırasında çalışmaya devam edenlere fazladan ödeme yapılması, Japonya’da turizm sektörüne doğrudan nakit ödemeler gibi pek çok uygulama söz konusu. Kredi ödemelerinin ertelenmesi ise en yaygın uygulamalardan biri. Bu önlemlerle insanların hayatını idame ettirebilmesi, üretimin durmaması ve işten çıkarmaların önüne geçilmesi hedefleniyor.

Türkiye’nin koronavirüs paketi

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan önlem paketinde üretim, ticaret ve istihdamın devamını sağlamayı hedefleyen tedbirler duyuruldu. Devlet bir yandan hastalığın yayılmasını engellemek için sosyal izolasyona vurgu yaparken, bir yandan da bu izolasyonun neden olacağı ekonomik kaybı kontrol altında tutmak istiyor. Bu görevin zorluğunun herkes farkında ve sadece devletin alacağı önlemlerle başarılması imkânsız. Üretim çarklarının dönmeye devam etmesi için devlet, özel sektör, halk ve finans sektörünün işbirliği içinde davranması gerekiyor.

Ekonomik İstikrar Kalkanı adı verilen pakette koronavirüs salgınına alınan önlemler çerçevesinde iş kaybına uğrayan perakende, AVM, demir-çelik, lojistik, kültür, konaklama, gastronomi, tekstil, etkinlik ve organizasyon sektörlerinin vergi ve prim ödemeleri ertelendi. Bu salgın nedeniyle kazancı düşen, bu nedenle bankalara olan kredi ve faiz ödemelerini gerçekleştiremeyecek firmalara kolaylıklar sağlanacağı duyuruldu. Karşı karşıya olduğumuz bu yeni tip koronavirüs salgınının Türkiye ekonomisine özellikle önümüzdeki üç ayda olumsuz etkiler yapması bekleniyor. Bu nedenle bu üç ay boyunca reel sektörün üretime devam edebilmesi, edemediği takdirde de işçileri çıkarmaması önem arz ediyor. Bu şartlarda normalde işten çıkarılacak olan her kişinin maaşının birkaç ay daha ödenebilmesi için devletin firmalara desteği olacak. Bu destek de kısa süreli çalışma ödeneği kapsamında yapılacak. Ayrıca ihracatçının çalışmaya devam edebilmesi için stok finansmanı desteği sağlanacak.

Cumhurbaşkanı açıklamasında bu yardımların firmalara verilmesinin ön koşulu olarak kimsenin işten çıkarılmaması gerektiğini belirtti. Ayrıca Ekonomi Bakanı Berat Albayrak, bu pakette kendine yer bulamayan ve salgından olumsuz etkilenen sektörlerin de tedbirlere dahil edilebileceği, bunun için firmaların ilgili makamlara bilgi vermesi gerektiğini açıkladı.

Öngörmenin imkânsız olduğu bir noktadayız

Ekonomide aktörler işlerini öngörü ve beklentilere göre planlar. Ancak yeni tip koronavirüs kimsenin öngöremediği bir zamanda, bütün dünyanın bir numaralı tedarikçisi olan Çin’de ortaya çıktı. Önce sadece bu ülkeyi etkisi altına aldı ve pek çok ülke Çin’den tedarik edemedikleri ara ürün ve nihai ürünlerden dolayı üretim zincirinde sorunlar yaşadı. Hastalık haberlerinin ilk ayında dünyadaki üreticiler Çin yerine alternatif tedarikçi bulma derdine düştü. Fakat daha sonra yine öngörülemeyen bir şekilde salgın İran, İtalya ve Güney Kore’ye yayıldı. Şu an Avrupa bu salgın karşısında tüm sınırları kapatmış ve kıtadaki kültürel ve sosyal hayatı durdurmuş durumda. Buna bağlı olarak iktisadi hayat da çok yavaşladı. Almanya Şansölyesi Angela Merkel içinden geçtiğimiz günleri İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşadıkları en zorlu günler olarak tanımlıyor. Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı olan Avrupa Birliği’nde (AB) yaşanan durgunluğun Türkiye’ye etkisi henüz tam olarak görülmedi. Bugünlerden itibaren etkilerin daha yoğun hissedilmesi, Nisan ayında ise derinleşmesi bekleniyor.

Türkiye açısından durumu inceleyecek olursak, öncelikle ülke içinde hastalığın yayılması henüz “peak” yapmadı, yani en üst seviyeye ulaşmadı. Bu noktayı görene kadar bir yandan vaka sayısı artacak diğer yandan da hastalığın bulaşmaması için sosyal izolasyon devam edecek. Sosyal izolasyonun pek çok işletmeye, esnafa, sanatkâra gelir düşürücü etkisi olacak. Örneğin kültürel aktiviteler azalacak, organizasyon şirketleri bir süre hiç iş yapamayacak, restoran, büfe gibi yerlerin satışları düşecek. En az etkilenen ise maaşlı kesim olacak. Satışları duran veya düşen esnaf hem kira, fatura, maaş ödemesi noktasında sıkıntı yaşayacak hem de kendi hayatını idame ettirecek geliri kazanması zorlaşacak.

Koronavirüs salgını haberleri ilk geldiğinde bazı ihracatçılarımıza Avrupa’dan ek siparişler gelmeye başlamış ve Çinli üreticiler yerine ikame edilen Türkiye firmaları bazı alanlarda fazla mesai yapmaya başlamıştı. Diğer yandan Çin’e ürün satan veya Çin’den gelen ara mallarla üretim yapan sektörler zor durumda kalmıştı. Şu anki tabloda ise Çin’le hiç bağlantısı olmayan sektörler bile zor durumda, çünkü ürettikleri malı en büyük alıcıları olan AB’ye satma konusunda sıkıntı yaşıyorlar. Dünyadaki pek çok ülke içine kapanmış durumda. Ülkeler hayati malları satın almaya devam ederken, bu kriz ortamında lüks veya az gerekli sınıfına giren mallara olan talep düşüyor. Ayrıca Türkiye’de ülke içinde de daralan talep nedeniyle üretimde azalma muhtemel görünüyor. Yani Türkiye’deki üreticiler belirsiz bir süre hem iç ve dış talepteki daralma hem de arzda azalma yaşayarak iki farklı şokla baş etmek zorunda kalabilir.

Küresel resesyon beklentisi

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s (S&P) koronavirüs salgınına karşı alınan önlemlerle çok yavaşlayan dünya ekonomilerinin 2020 yılında hep birlikte bir resesyona gireceğini, dünyadaki ekonomik büyümenin yüzde 1 ila 1,5 arasında olacağını belirtiyor. Çin’den gelen Ocak ve Şubat ayı üretim ve büyüme verileri beklenenden çok daha kötü. ABD’nin en büyük yatırım bankası ve finansal hizmet kuruluşlarından Goldman Sachs’ın tahminine göre Çin ekonomisi 2020 yılının ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9 küçülecek.

Asya Kalkınma Bankası salgının etkilerini üç ayrı senaryoda hesapladı. Salgının 2 ay devam etmesi durumunda dünya ekonomisine maliyetinin 76,6 milyar dolar (yüzde 0,08’lik bir küçülme), 3 ay sürmesi halinde 155,9 milyar dolar (yüzde 0,18’lik küçülme), 6 ay sürmesi halinde ise 346,9 milyar dolar (yüzde 0,40’lık küçülme) olması bekleniyor. Bu senaryoların hepsinde Çin’in ödeyeceği maliyet küresel maliyetin yüzde 66’sına tekabül ediyor.

Koronavirüs bize ne öğretiyor?

İş dünyası yeni tip koronavirüs salgınının vuku bulmasından sonra pek çok değişikliği aniden yaşadı ve kabullendi. Çok zamandır konuşulan ama aksiyona geçilemeyen dijital dönüşüm konusunda koronavirüs salgını nedeniyle hızlı adımlar atılmaya başlandı. Evden çalışma ve uzaktan eğitim modelleri hızlı ve kesintisiz bir internet alt yapısı gerektiriyor. Bu noktada Türk Telekom da sorumluluğunun bilincinde olarak hem video konferans ve benzeri iletişim yöntemlerine olan artan ihtiyaç hem de Milli Eğitim Bakanlığı’nın ihtiyaçlarını karşılamak için çok çalışıyor. İstanbul Ticaret Odası (İTO) gibi kurumlar sosyal teması minimize etmek için üyelerinin internet portalı üzerinden işlerini yürütmesini, işleri aksatmayacak şekilde yurt dışı temaslarının azaltılması veya durdurulmasını, tedarikçi ve müşterilerle iletişimin teknolojinin imkânları kullanılarak yapılmasını tavsiye ediyor.

Kovid-19 salgınıyla başa çıkmayı öğrendiğimizde, çoğu işin dijital ortamda yapıldığı bir dünyaya geçiş yapmış olacağız. Yeni iş ve çalışma modelleri ortaya çıkmış olacak ve en optimal çözümü sunanlar yeni iş fırsatlarından yararlanacak. Ayrıca bu sorunu aşarak ayakta kalabilen, yani öngörülemeyen krizlere karşı adaptasyon kabiliyeti ve bağışıklık geliştirmiş olan firma ve ülkeler öne çıkacak.

Bazı durumlarda neyle karşılaşacağımızı bilmek ve olabilecek en kötü senaryoya hazırlanmak çok önemli sonuçlar doğurur. Bu bakımdan önümüzde zor geçecek birkaç ay olduğunu öncelikle kabul etmeliyiz. Bu birkaç ayda toplumsal dayanışmayı ön planda tutmak çok önemli. Maaşlı kesimin geliri azalan küçük esnaf ve dükkânlardan alışveriş ederek onlara destek olması küçük bir adımdır lakin bu da ekonomiye bir can suyu verir. Hem talebin hem de üretimin daraldığı bir noktada panik yapmadan, sosyal izolasyona riayet ederek hayatımızı devam ettirmek ve üretim çarklarının dönmesine katkıda bulunmak gereklidir. Devletin uygulamaya koyduğu teşviklerden gerçekten ihtiyacı olan kişi ve firmaların faydalanabilmesi için fırsatçılık yapılmasına meydan vermemek, ödeme gücü yerinde olanların erteleme yoluna gitmeyerek nakit akış zincirine katkıda bulunması, sistemde aksaklık görüldüğündeyse yetkili mercilere bilgi verilmesi önem arz ediyor. Ayrıca herkesin zor günlerden geçtiği bir dönemde topluma ve çevremize olabildiğince psikolojik destek sağlamak ve bilgi kirliliğine alet olmamak hepimizin faydasına olacaktır.

[Türk-Alman Üniversitesi’nde İktisat Bölümü Başkanı olan Prof. Dr. Elif Nuroğlu, uluslararası iktisat, yerçekimi modeli, ampirik uluslararası ticaret, ekonometrik modellemeler, ampirik makroekonomi, yapay sinir ağları ve fuzzy yaklaşımlar alanlarında çalışmaktadır]

Kaynak: AA