“İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir”

Değerli Okurlarım;

Köşe yazılarımda sıklıkla atasözlerimize atıfta bulunduğumu bilirsiniz. İşte yine yeni bir haftaya girerken beni son derece etkileyen ve atasözümüzün doğruluğunu bir kez daha gözler önüne seren bir konuyu dile getireceğim.

Malumunuz olduğu üzere bizler şimdiye kadarki yayıncılık anlayışımızda adil, ilkeli ve tarafsız haberciliği olmazsa olmazımız olarak seçtik. Yayın hayatımızı bu ilkeler çerçevesinde sürdürmeye gayret ettik ve edeceğiz de…

Bu yayıncılık anlayışımızın beğenildiğini okur sayımızdaki artış ve tarafımıza yollanan “okuyucu mektupları” bölümünde yayınlanma isteğindeki artışlara bakarak gözlemleyebiliyoruz. Bu artışların nedeninin, düşüncelerini veya sorunlarını bize aktararak geniş bir okur kitlesine ulaşmasını isteyen okurlarımızın isimlerinin kesinlikle deşifre edilmeyeceğinin bilinmesinden olduğunu düşünüyorum. Bu durum, okurlarımızın bize olan güvenini göstermekte…

Tabii ki, gizli kalması istenilen isimleri hiçbir zaman deşifre etmeyerek, okurların bize olan güvenini hiçbir zaman sarsmadık.

Haberlerimizde taraflı olmadık. Her görüşe yer verdik. Her görüşe yer vermemiz o görüşe bizlerin de katıldığını göstermez. Haber sitemizde farklı düşüncelerde olan binlerce okur mevcut. Bu nedenle haberleri sadece kendi görüşümüze uyan veya uymayan diye ayırt etmedik, etmeyeceğiz de…

Şimdi diyebilirsiniz ki, peki, sizin haber yaptığınız konular ile ilgili düşünceleriniz nedir? Her yayınladığımız haber bizim görüşümüz paralelinde olmadığından haftalık köşe yazılarımızda kendi görüşlerimizi özgürce ifade etmekteyiz. Yazarlarımızın görüşlerini aynen yayınlarız. Kesinlikle sansürlemeyiz.  Onlara şunu yazma bunu yazma demeyiz. Okurlarımızdan atılan ve ahlaki kriterlere uyan her yorumu onaylar, gerekirse cevap da veririz. Kısaca diğer haber sitelerinden çok farklı bir yaklaşım içerisindeyiz.

İşte bizim tarafsızlık anlayışımız budur.

Sitemizdeki yazarlara baktığınızda hepsinin sektörün farklı bölümlerinde çalışmış olduklarını görüyorsunuzdur. Sektörde çalışmış olmayanları yazar kadromuz içinde değil “konuk yazar” olarak değerlendiriyoruz.

Aramızda havacılık sektöründe çalışmamış ama bir şekilde kendine aviator (havacı) diye çakma unvanlar takarak okurları aldatma yoluna giden kişilere yer vermiyoruz. Kısaca; Yazar kadrosunun hepsi havacı olan tek haber sitesiyiz.

Takip ettiğiniz gibi sektörümüz çok zor günler geçiriyor. Tüm sektör mevcut zorluklarla savaşırken bazı hak/adalet tanımaz yapılı şirket patronları, yaşanan krizi fırsata çevirmek ve çalışanların hak ettikleri ücretleri ve tazminatları vermemeye çalışıyorlar. Örneğin, iflas ettim diyerek yolu yokuşa sürüyorlar. Sektörde hala iflasını istemeyip çalışanları bugün, yarın ödemeler yapılacak seklinde kandıran şirketler de mevcut. Yaptığım araştırmada 2000 kişi civarında Atlas Global ve yan şirketlerinde maaşlarını alamayanlar var. Bunlardan sadece 600 civarında çalışan AZAP isimli bir platform kurmuş ve hukuki mücadele sürdürmekte olup medyada kendilerine yer vermeyen haber site ve gazeteleri kınıyorlar. Bunların içinde kirasını ödemediği nedeniyle ev sahibi tarafından kapı dışarı bırakılanlar olduğu gibi konu komsudan borç alarak gününü kurtarmaya çalışanlar bile var.

Aslında bu çalışanların verdikleri mücadeleye hepimiz, maddi veya manevi, destek olmalıyız. Çünkü Atlaszedelerin bu mücadelesi desteklenmezse bundan sonra zora düşen veya bir şekilde (!) iflasını isteyen eden şirketler de çalışanlarının hak ettiklerini vermemeye başlarlar.
Kısaca AZAP’ın başarılı olması için havacılık sektöründe habercilik yapan her haber sitesinin, korkmadan, çekinmeden bu mağdurların yanında olması gerekir.

Airlinehaber olarak, Atlas Global’in gidişatını daha iflas etmeden anlamış ve süreci takip etmeye başlamıştık. Yönetimsel zafiyetler o kadar belirgin olmaya başladı ki inanılmaz. Saçma sapan adamlar yönetime alındı ve hepsi “patron benim” havalarında çalışanları tehdit etmeye başladılar. “Senin işine son verdiririm”, “Benim dediğimi yapmazsan yarın seni kapıya koydurturum” diyen insancıklar türedi. İşsiz kalmaktan korkan çalışanlar belirli tavizler vermeye başladı. Bu tavizlerin boyutu her geçen gün arttı. Örneğin Derviş isimli bir İranlı, Atlas’ın yatı seferlerine bile gider oldu. Tacizin boyutu o kadar yükseldi ki, kabin amirini veya pilotu, “dediklerimi yapmazsan seni kovarım” tarzında korkutmalara başlandı. Kimdi bu Derviş, şirketteki görevi neydi ki çalışanları böyle pervasızca,  utanmadan tehdit edebiliyordu. Gerçek patron bunlara hep sessiz kaldı. Biz bu anlattıklarımın hepsini yazdık. Tacize uğrayan kişilere yardımcı olmaya çalıştıysak da başarılı olmadık. Çünkü çalışanlar zar zor elde ettiklerini işlerini kaybetmek istemiyorlardı. Aslında daha o zamanlar sonun başlangıcı belli olmuştu.

İşte o zamanlar yaşananları Airlinehaber bu tür rezillikleri de yazdı. Yine kimseden ses çıkmadı. Şimdilerde şirket iflas etmiş ve çalışanlarıyla kedi köpek gibi oynuyor. “Mahkemeyi boş verin, gelin paranızı bir takvime bağlayıp ödeyeceğim” diyen patron sonra verdiği bu sözden yine vazgeçiyordu. Bir nevi çalışanların umutları ile oynamaktan zevk alır hale gelindi. Medya devamlı beslendi. Geçen haftalarda yazdığım üzere beni bile satın almaya cesaret ettiler. Kurumsal işler başkanı Ece Hanım beni bizzat arayarak gelin konuşalım diye telefonla aradığında, ben Kadıköy bölgesinde oturuyorum pek yolum oralara düşmüyor dediysem de Ece Hanım o halde adresinizi verin ben geleyim dedi. Bu randevunun nedeni şüphesiz ki sus payından başka bir şey olamazdı. Tabii ki kabul etmedim.

Benim anlayamadığım, binlerce çalışanın mağdur olduğu bir ortamda bizden başka hiçbir haber portalının destek sağlamaması medyamızın çürümüşlüğünü göstermektedir. Kim neden ve niçin korkar? Anlayan beri gele… Bugün Atlaszedelerin başına gelenler, yarın başkalarının başına gelebileceğini düşünemiyorlar mı?

Havacılık haberleri yapan bir yayın organı, havacılık sektöründeki hak yeme olayını nasıl yayınlamaz.  

Aslına bakacak olursanız, bizim yaptığımız desteğin tüm yayın organlarında olması gerekirdi. Çalışanlardan yana taraf olması gerekenler, neden işverenden yana olup hak yemesine sessiz kalır.

Kısaca bizim yaptığımız kahramanlık falan değil sadece görevimizdi. Şirketin adı ne olursa olsun iflas edip çalışanlarının alacaklarını vermeyen kim olursa olsun, mağdur edilenlere aynı desteği vereceğimiz kesin. Yarın öbür gün aynı uygulama Onur Air tarafından da yapılsa onların da karsılarında olacağız.

Yazıma bir atasözümüzle başlamıştım. “ İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir” derler. Bu söz;  “İyilik, karşılık beklemeden yapılmalıdır. İyilik ettiğin kimse senden iyilik gördüğünü bilmese de Allah iyilik yaptığını bilir ve seni ya bu dünyada ya da öteki dünyada mutlaka ödüllendirir. Halis niyetle yapılan hiçbir iş karşılıksız kalmaz” anlamı taşıyor

Türk insanının, kendine yapılan iyiliği de kötülüğü de unutmayan bir kişilik yapısı vardır. İşte yukarıdaki atasözüne göre, ben görevimi yaptım ve mağdurlar da benim yapmak durumunda olduğum haberi ve mağdur çalışanlara olan desteğimizi ödüllendirmek istemişler ve kendi aralarında oluşturdukları bir fonla Airlinehaber için teşekkür plaketi yaptırıp, düzenledikleri bir kokteyl eşliğinde tarafıma takdim ettiler. Ben de tüm Airlinehaber çalışanları ve çok değerli havacı köşe yazarlarımız adına teşekkür ederek plaketi aldım ve kütüphanemdeki onlarca plaketin en önüne koydum.

Tüm AZAPZEDE grubuna şahsım ve arkadaşlarım adına teşekkür ediyorum. Bu plaket bizim için büyük sürpriz oldu. Atlas mağdurları tarafından verilen bu plaket bizim doğru yolda olduğumuzu gösteren ve diğer medya kuruluşlarının da mağdurların sesine kulak vermesini sağlayacak bir mesaj iletmesi adına çok önemli.

İşe, Türk insanı işte böyle kadirşinas bir yapıya sahiptir. Umar ve dilerim ki AZAP grubu verdikleri bu anlamlı direnişle haklarını alacak ve bundan sonra yine çalışanları mağdur bırakmak isteyenlere de bir ders vermiş olacaklar. Airlinehaber olarak;  Atlaszedelerin bu dayanışmasında maddi ve manevi olarak, başından bu yana olduğu gibi, sonuna kadar yanlarında olmaya kararlıyız.

İŞTE O ANLAMLI PLAKET;

 

Kaynak: Airline Haber