İnsanları depremler değil hükümetler öldürüyor

Yazının başlığı biraz agresif, farkındayım.

“Hükümetlerle depremlerdeki can kaybının ne ilgisi  var?” diye bazıları buna kaş çatacaktır.

Daha baştan bir şey söyleyeyim mi?

Ayağımız yolda taşa da değse, bundan devlet ve hükümetler sorumludur.

Çünkü o taşı kaldırmak onların görevidir.

Ama burjuva hükümetler bu görevi hiçbir zaman yerine getirmezler. Çünkü onların asli görevi beslendikleri düzene bekçilik yapmaktır.  

Bunu yaparken de halkı -ağzına bir parmak reçel sürerek- din, bayrak, vatan, millet yalanlarıyla kandırmaları..

Ve bu zulüm düzenine diklenen cesur yürekleri şiddetle cezalandırmaları gerekiyor.  

Çünkü halkın bilinçlenmesinden ve “artık yeter!” demesinden ölümüne korkuyorlar.

AKILLI İNSANLARIN GÖREN GÖZLERİ

Elazığ ve Malatya depremlerindeki can kayıpları çok acıdır.

Enkaz altında kalanların feryatları ve kurtarma çalışmaları sırasında ortaya çıkan iç yakan görüntüler gözyaşları arasında izlendi.

Ama yine de ateş düştüğü yeri yakıyor.

Acı olan başka bir şey de, devlet yönetiminin yüzlerinde donuk bir maskeyle deprem bölgesinde boy göstermesidir.

Akıllı insanlar onlara işaret parmaklarını uzatarak, “Bu can ve mal kaybından doğa değil, siz sorumlusunuz,” derler. “Çünkü halk için depreme dayanıklı evler yapmak devletin ve sizin görevinizdir. Doğalgaza zam yaparak şu kış kıyamette insanları dondurmayı biliyorsunuz da, sıra hizmet yapmaya gelince mi takatiniz kesiliyor?”

                  *

SOSYALİST DEVLETİN DEVRİMCİ KANUNLARI

Bu topraklarda eğer sosyalizmin kanunları işleseydi, Elazığ ve Malatya depreminde o zavallı insanların bir teki bile ölmeyecek ve onca insan da yaralanmayacaktı.

Çünkü devlet kendi vatandaşlarına depreme dayanıklı evler yapmış olacaktı.

Ermenistan’da bavul ticareti yapan bir arkadaş anlattı:

Dönemin Sovyet yöneticileri bin bir emekle kurulan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni glasnost (açıklık) ve perestroyka (yeniden yapılanma) aldatmacasıyla yıktıktan sonra, tüm devlet işletmelerinin kapısına kilit vurulmuş.

Bu zelzeleden Ermenistan da fazlasıyla payını almış ve orada da bütün fabrikalar farelere mekân olmuş. 

Ermenistan bugün ne yazık ki, yoksul bir ülke.

“Eskiden işsizlik ve fakirlik yoktu.” diyormuş Ermeniler. “Gül gibi geçinip gidiyorduk. İhtiyaçlarımızdan devlet sorumluydu. Köylere varıncaya kadar konut, ısınma, su, elektrik, telefon ve diğer tüm ihtiyaçlarımızı devlet karşılıyordu. O düzenin yeniden geleceğini bilsek, canımızı veririz, ama çok zor…”

SÖZÜN KISASI                             

Geçmişten bugüne kadar oluşan ve bundan sonra da oluşacak depremlerdeki can ve mal kayıplarından hükümetler sorumludur.

Yerin derinliklerinde kımıldayıp duran faylar avaz avaza bağırıyor..

Bağırıyor ve, “Fakirler, ölmek istemiyorsanız, birleşin; birleşin ve ayağa kalkın!” diyorlar.  

Mahmut Alınak

Odatv.com

Kaynak: OdaTV