Hepimizin merak ettiklerini sordum… Bu ilaçların reçetesiz satılmasının önüne geçilmeli

Halit Kakınç
<p>-   “Bu dönemde reçetesiz ilaçlar satılmasının önüne geçilmelidir. Kullanılması gerekiyor ise ateş düşürücü olarak parasetamol tercih edilmelidir.”</p>

–   “Öksürüğü başlayan, ateşi yükselen, boğazı ağrıyan, solunum yolu enfeksiyonu belirtileri olan kişiler doğrudan aile hekimlerini aramalılar ve tıbbî takip ve tedavi için yönlendirmeyi aile hekimleri yapmalılar.”

Dostlar, sakın ola şu Coronavirüs’e karşı reçetesiz ilaç almayın! Ve de ilk önlem olarak en kısa yolun aile hekimleri olduğunu unutmayın.

Prof. Dr. Çağrı Büke’ye soruyorum hepimizin merak ettiklerini. Hoca, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı… Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.

İşte o soru ve cevaplar:

Hatta hekim gerekli görürse o kişi evinden çıkmadan bir ekip evine giderek hastayı değerlendirmeli, test için örnek alınmalı ve sonuç çıkınca yapılacak neyse ona göre hareket edilmeli.

Şu anki durum dünya geneline bakıldığında bir depremden ya da bir doğal âfetten farklı değil. Amaç olabildiğince az kişinin enfekte olmasına imkân sağlamak. Aşı ve ilaç geliştirilinceye kadar yeterli önlemleri alarak zaman kazanmak olmalıdır!

İlk vak’aların yüksek ateş, kuru öksürük ve solunum sıkıntısı ile ortaya çıkması, tanı kriterlerinde ve testin istenmesinde sağlık otoritelerini bu yakınmaların aranmasına sevketmiştir.  Bu, hastalığın olguların önemli bir kısmında ve özellikle de hastalığın başlangıcında hafif belirtiler ile (ateş olmaksızın, boğaz ağrısı, yorgunluk, halsizlik, hafif öksürük, kas ve eklem ağrısı, belki burun akıntısı) de seyredebileceği fikrinin göz ardı edilmesine neden olmuştur. Bu olgular ülkeden ülkeye seyahatlere ve toplumlarda hastalığın yayılmasında rol oynamıştır. Bu durum bizim ülkemiz için de böyle olabilir.

Virüsü alan kişilerin konuşurken ya da aksırdıklarında virüsü damlacıklar ile dış ortama çıkartma potansiyellerinin bulunması hastalığın yayılmasında rol oynamaktadır. Bu durumlarda hasta kişiler ile yakın mesafede yani 1 m’ye kadar bulunan sağlıklı kişilerin damlacıkları karşıdaki kişinin göz, burun ya da ağızlarına temas ederse bulaşma gerçekleşebilmektedir.

Aksıran ve öksüren kişilerin ellerine öksürmemeleri, aksırmamaları, böyle bir durumda dirsek ön kısmı ile ağız ve burunlarını kapatmaları ve sonrasında yine de derhal ellerini temizlemeleri, gerektiğinde yani sık öksüren kişilerin tıbbi maske kullanmaları hatta gerekiyorsa tıbbi öneri almaları çok önemlidir.

Hasta kişiden damlacıklar ile 1 metre mesafedeki kişiye bulaşmada sıcak havanın önleyici rolü yoktur. Dolayısı ile aksıran, öksüren kişinin ağzından saçtığı sekresyonlar, masa, sehpa vb. yüzeylere yayılıp buraya ellerin temas etmesi sonrasında göze, buruna, ağza temas sonucu sağlıklı kişiye bulaşma gerçekleşebilir.

Bu durum şu anda da göz önünde bulundurulması gereken önemli bir durumdur.

Tüm dünya Çin’den ve daha sonra da hastalığın görülmeye başladığı diğer ülkelerden uçuşları kapatmakta gecikti. Türkiye de bu noktada gecikmiş olabilir. Seyahat edenlerin daha çok genç yaşta kişiler olduğu, bunlarda hastalık belirtilerinin çok hafif, hatta hafif istirahatle iyileşebildiği düşünüldüğünde doğal olarak test yapılmadığı – hatta bu kişiler doktora bile başvurmadıkları için bu kişilerin yani hastalığa yakalanan kişilerin gerçek sayıları hakkında bilgiye sahip değiliz.

Baştan itibaren hastalığın görüldüğü ülkeden doğrudan ya da dolaylı yoldan gelen kişiler, 14 gün boyunca karantinaya alınsaydı ve bu kişiler günlük solunum yolları belirtileri açısından takip edilseydi, hastalık bu kadar yayılmayabilirdi.

– Bu tanı testleri virüsün moleküler yapısının araştırıldığı ve teknolojik bazı özelliklere sahip laboratuvarlarda yapılabilecek testler olup, maliyetleri de yüksek testlerdir. Ancak böyle bir salgın durumunda şüphelenilen her olgudan bu testlerin yapılabilmesi, sonuçların mümkün olan en kısa zaman içinde elde edilebilmesi, söz konusu hastalığın toplumda yayılımını azaltmak hatta önlemek açısından en öncelikli konuların başında gelmektedir.

Şu an ülkemizde de bu testlerin yapıldığı yerler çok kısıtlı olup, sonuçların elde edilme süresi bir hatta iki güne kadar çıkabilmektedir. Temel kural şu an rehberlerin dışında da hekimin gerekli gördüğü her hastadan test istenebilmeli, bu testler hemen her ilde birden çok sayıda akredite laboratuvarlarda yapılabilmeli ve en geç 3-4 saat içerisinde sonuca ulaşılabilmelidir.

Testin sonucu pozitif olan kişiler testleri negatif çıkıncaya ya da iyileşinceye kadar tedavi gerekiyorsa – hastanede yatırılarak, ayaktan takip edilebilecek olgularda ise kesin izole edilebilecekleri alanlar (mümkünse evi dışında, zira bulaştırıcılık oranı yüksek) belirlenip oralarda takip edilmelidir.

Özellikle 70 yaş ve sonrası hastalarda yoğun bakım ünitesinde tedavi gereksinimi ortaya çıkabilmektedir. Bu açıdan yaş gruplarına göre hastanelerde gerekli hazırlıklar da çok önemlidir.

Zira SARS-CoV-2 enfeksiyonunda da bağışıklık sistemi değişik mekanizmalar ile baskılayarak klinik tablonun hatta varsa zatürre’nin (pnömoni) ağırlaşmasına neden olabilir.

Bu dönemde bu ilaçların reçetesiz satılmasının önüne geçilmelidir. Kullanılması gerekiyor ise ateş düşürücü olarak parasetamol tercih edilmelidir.

Söz konusu ilaçlar Remdesivir adlı antiviral ilaç, Lopinavir+Ritonavir’i birlikte içeren antiviral ilaç, interferon beta.

Bunlar tek tek ya da birlikte kullanıldığında etkilerine ilişkin Avrupa’da çalışmalarına başlanılacak. Sıtma tedavisinde kullanılan ilacın etkinliğinin daha düşük olması ve diğer ilaçlarla yan etkileşimleri nedeniyle bu çalışmada yer verilmesi düşünülmemekte.

Halit Kakınç

Odatv.com

Kaynak: OdaTV


En son haberler

Bunları da okuyun

Exit mobile version