BU SON OLSUN BU SONNNN… KURALLARA UYMADIĞIMIZDAN BAŞIMA GELENLER… – Airline Haber

BU SON OLSUN BU SONNNN… KURALLARA UYMADIĞIMIZDAN BAŞIMA GELENLER…
 </p><img class="alignleft size-full wp-image-12" style="padding-left: 12px;" src="https://149572917.v2.pressablecdn.com/wp-content/uploads/2022/04/TUSASta-23-cocuga-helikopter-turu-Airline-Haber.gif" alt="" width="1153" height="90"/>

Değerli okurlarım;

Haftayı maalesef hepimizin ciğerini yakan Bartın-Amasra’daki maden ocağındaki facia haberiyle sonlandırıyoruz. Bu kaza beni o kadar çok etkiledi ki, planladığım yazımdan vazgeçip bu çok ama çok önemli konuya odaklanmayı seçtim. Umar ve dilerim ki, bir parça da olsa etkili olur…

Öncelikle, hayatını kaybeden emekçilere Allahtan rahmet, yakınlarına büyük sabırlar diliyorum. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Umarım burada varsa ihmali ya da kusuru olanlar bedelini en ağır biçimde mahkemelerimizin karşısında öderler. Artık ülkemizde böyle katliam gibi toplu iş kazaları yüzünden ölümler duymak, görmek istemiyoruz. Bu felaketten da anlaşılıyor ki geçmişte yaşananlardan gerekli dersler alınıp yeterli önlemler alınamamış. Yeterli ders alınsaydı tarih tekerrür eder miydi?

Dünya’mızdaki havacılık sektörüne baktığımızda, yaşanan iş kazaları ve ölümleri ortak bültenler yayınlayarak daha güçlü tedbirlerin alınmasını sağlamakla kalmayıp, kurum ve kuruluşların ulusal ve uluslararası otoriteler tarafından denetlenmesi için seferber oluyorlar.

Yayınlanan MEDA’larla bakım kaynaklı hataların herkesçe dikkate alınmasını sağlıyorlar. İnsan faktörü eğitimleri ile sürekli riskin önlenmesi ve insanın gözden kaçırdığı ya da hafife aldığı en basit bir ihmalin bile büyük facialara sebep olacağı konusunda büyük farkındalık oluşturuyorlar. Sürekli eğitimin ve sıkı denetimlerin bu tarz faciaların yaşanmaması için ne kadar değerli olduğunu bir kez daha görüyoruz. Yapılan denetimlerde tespit edilen eksik, kusur ve uyumsuzlukların mutlaka ve zamanında giderilmesi ve takip edilmesi şarttır. Denetim sonrası uyumsuzlukları gösteren raporlar önemli, bunların verilen süre içinde giderilmesi daha da önemlidir.

Aslına baktığımızda, ülkemizde yasaların ve kuralların maalesef çok yetersiz olduğunu görmekteyim. Ayrıca, İş kazalarında kurallara ve emniyet şartlarına uygun çalışmak gibi daha büyük bir sorunumuz olduğunu düşünüyorum.

Bu gerekliliğin, her meslek ve çalışma alanında emniyetli bir yaşam biçimi ve kurallara uymanın bir kültür haline getirilmesi gerekiyor.  Bizde “bana bir şey olmaz” gibi yanlış hatta zehirli bir kültür hâkim olmuş durumda. Bize bir şey olmaz demekten, işi kılıfına uydurarak kuralları çiğnemekten ve güya kendimizi ispattan uzaklaşmamız lazım.

Denetleyici kurumlar üzerinde yasa dışı etkilere ya da kural koyucuları by pass etmekle ölüme davetiye çıkarılmamalı. Siyasi ya da bürokratik gücün denetim mekanizmalarını işlevsiz hale getirmeye kuralları ve cezaları hafifletme aracı olarak kullanmaktan vazgeçmeliyiz… Bunun artık bir cinayet olduğunu ve hiçbir suretle bu konularda esneklik gösterilmemesi gerektiğini anlamamız lazım. Bu ülkede artık iş kazalarından ve böyle toplu ölüm haberlerini duymak hepimizin asabını bozmanın yanı sıra, 21. Yüz yılda bize hiç yakışmıyor. Yaşanan bu ağır acıların ve yasların siyasi şovlara ya da tartışmalara konu edilmeden çok ciddi ve titiz biçimde ele alınması lazım. Tabii ki bunlar, hepimizin şapkasını önüne koyduktan sonra, her şeyi açık biçimde gözden geçirmemiz gereken hassas ve çok önemli konular.

Mesela yıllardır duyarım Havacılık şirketlerin birçoğunda mesleki deformasyonların olduğu çalışma ortamlarına bir şekilde kılıflar uydurularak durumlar idare ediliyor.  Mesela Hat bakım ve uçak boya gibi işlerde çalışan arkadaşların çalışma ortamlarının taşıdığı riskler, çok daha iyi değerlendirilmeli ve üstüne çokça gidilmeli.

Özellikle kimyasal maddelere maruz kalan arkadaşların soluduğu havanın temas ettiği tehlikeli maddelerin yarattığı zararları irdelemeliyiz. Bu konuda önlemleri yeterli bulmayanlar var. Uzun süre bu çalışma ortamına maruz kalanların astım, alerji ya da kronik solunum rahatsızlıklarına yakalandıkları söyleniyor. Sinir sistemlerinde, baş boyun ve omurgalarında ağır hasarların oluştuğunu duyuyoruz. Bunlar en basit haliyle bile çalışma hayatının zaten olağan akışındaki riskler ve en hafif örneklerden… Bunlar için doğru ölçümlerin yapılması ve işi yapanlara yeterli eğitimlerin verilip yeterli denetimlerin yapılması gerekir. Allah korusun Bir uçağın düştükten ya da ağır bir patlama ya da kaza yaşandıktan sonra bu sorunu konuşmanın kime ne faydası olacak ki…

Bir süre sonra hayatımıza hiçbir şey yaşanmamış gibi kaldığı yerden devam edilmesi neyi değiştirir? Her sektörde ve her alanda emniyet kurallarına uymaya, bunların istisnasız biçimde uygulanmasına dikkat etmeliyiz. Giden bir insan hayatını asla geri getiremeyiz ama alacağımız önlemlerle kendimizi ve arkadaşlarımızı koruyabiliriz.

Bence yasaların ve kuralların yetersizliğinden çok var olanlara uymama gibi eksikliklerimiz oluyor. Bu eksikliğimiz dün de vardı şimdilerde de maalesef olduğundan, “bana bir şey olmaz abi” zihniyetinden uzak kalmalıyız. İşi yapandan tutun da denetleyenlere ve yönetenlere kadar herkesin sorumluluğu çok büyük. Allah hepimizi böylesi büyük acılardan korusun ve böylesi ağır faciaları bir daha kimseye yasatmasın…
BENİM KURALLARA UYMAMAM VE BAŞIMA GELENLER; 
B707 uçaklarının gövde içi altında bulunan merkez yakıt tankının 7000 galon (28-30.000 litre) yakıt kapasitesi vardır. Jet motorlu uçaklar benzin değil, Jet A1 Kerozin dediğimiz bir tür gaz yağı kullanır. Merkez Yakıt Tankının içinde her biri yaklaşık 4.000 litre kapasiteli, bez ve lastikten yapılmış, 1 cm kadar et kalınlığı olan 7 adet yarı esnek hücre (cell) vardır. Her bir hücre, uçak yapısına özel iplerle gerdirilerek bağlıdır. Hücre ancak bu şekilde metal bir depo gibi ayakta durabilir. Her bir hücre bir diğerine bir insanın geçebileceği büyüklükte geçiş delikleri ile bağlıdır. Bu şekilde 7 adet hücre birbiri ile entegredir.

Belirli bir uçuş saatinden sonra bu yakıt hücreleri ve onları uçak yapısına bağlayan ipler kontrol edilir. Bu kontrolün yapılması için teknisyenin hücrelerin içine ve hücre aralarına girmesi gerekir. Hücrenin içi zifiri karanlık ve gaz yağı buharı ile doludur. Kontrol edilme zamanı gelen merkez tankındaki yakıt tamamen boşaltılır.

Teknisyen hücreye girmeden önce hücrelerin içine temiz hava basılarak kerozin buharının ana kapaktan dışarıya çıkması yani, sirkülasyon olması sağlanır. Sirkülasyon 7 adet hücreyi dolaşacağı için havalandırma saatlerce süren bir işlemdir. Hücre içinde kerozin buharı kalmadığından emin olunduktan sonra teknisyen, el feneri ile hücrelere girerek kontrole başlar. Bu sırada bir başka teknisyen ana giriş kapısından başını içeriye sokarak içerideki arkadaşları ile sürekli konuşarak onların herhangi bir olumsuz durumda olup olmadığını takip eder. Bir olumsuzluk tespit edildiğinde hücre içindeki teknisyeni derhal dışarıya çıkartır. Bazı insanların kapalı yerde kalma korkusu, klostrofobisi vardır. Bu kişiye kesinlikle yakıt tankı içi görevi verilmez.

Bir B707 bakımında bana böyle bir kontrol yapma görevi verildi. Yakıt tankındaki yakıtı boşalttık ve havalandırma yapmadan bir diğer teknisyen arkadaşımla içeriye girdik. İçerisi tam karanlık ve zehir gibi kerozin kokuyor. Ben bir hücrenin içinde kontrol yaparken diğer arkadaşım hücre dışında, hücreyi uçak yapısına bağlayan ipleri kontrol ediyordu.
BENİM KURALLARA UYMAMAM VE BAŞIMA GELENLER;
Hangi kurallara uymamıştık?
1-Hücreler önceden havalandırılmamış, kerozin buharından arındırılmamıştı. Bu durumdaki hücreye girmemeliydik, başteknisyenimiz de içeriye girmemize izin vermemeliydi. Bu yapılmadı.

2-Biz 2 teknisyen hücreye girdiğimizde bir üçüncü teknisyen başı hücre içinde, gövdesi dışarıda olmak üzere devamlı bizimle konuşmalı, sağlıklı olduğumuzu tespit etmeliydi, bu da yapılmadı.

3-Ben hücrenin içinde iken hücrenin tavan kısmını uçak yapısına bağlayan ip gevşetilmemeli veya sökülmemeliydi. Diğer arkadaşım düşüncesizce bu ölümcül hatayı yapmış ve 100 kilo kadar ağırlığı olan hücre tavanının beni altına almasına neden olmuştu.

Bu, 30 yıllık meslek hayatımda lastik yakıt hücresine ilk ve son girişim oldu. Disiplinsizlik, cehalet, kural bilmezlik, kurala uymamak, bana bir şey olmaz abi kültürü, yöneticilerin cahilliği, özensizliği ve zaman baskısı yani, acele üretim… Bunların hepsi mevcuttu.

Yani, şimdi ben o yakıt hücresi içinde ölseydim bu kader mi olacaktı?  

Kaynak: Airline Haber


En son haberler

Bunları da okuyun

Exit mobile version