Bilgiyi satmak etik mi değil mi

Bilim insanı olmak, doğru soruyu sorarak, problemi tanımlamakla başlar. Bu problemlerin çözümünde üretilen bilimsel bilgi ise akademik yaşantının olmazsa olmazı haline dönüşür. Bilgi üretim sürecinde problem olarak öne sürülen fikrin çözüme kavuşturulması ise bir proje dahilinde yürütülür. Yani üniversite veya araştırma merkezinde çalışan bir bilim insanı problemin çözümü için finansmana ihtiyaç duymaktadır. Bu finansman ise kamu bütçesinden ayrılan fon ile karşılanır. Üniversitelerin bilimsel araştırma projeleri birimlerine, TÜBİTAK’a veya Kamu Strateji birimlerine bilimsel bilgi üretim sürecinde ne kadar kaynak aktarıldığı da bilimsel projelerin gerçekleşip gerçeklemeyeceğinin de en önemli kriteridir. Bu finansman kaynağının büyük bölümü “çalışanlardan toplanan vergilerden” karşılanmaktadır. Yani emeğiyle çalışan kişiler, emeklilerden alınan KDV, faturalar vb. bilim insanlarının projelerine kaynak oluşturur.

ÜRETİLEN BİLGİNİN FİNANSMAN KAYNAĞI HALK İSE, HALKA SUNULACAK BİR BİLİMSEL GÖRÜŞÜN BEDELİNİ NEDEN HALK ÖDER?

Bu açıklamayı yapmamın sebebi ise bilim insanlarının problem olarak gördüğü konuların çözümünde finansman sorununun kaynağını tanımlamak ve kamu kaynaklarını kullanarak ürettikleri bilgileri toplumla paylaşırken, bir bedel almak veya sunulan bilginin bedelinin ödenmesi konusunun doğru olup olmadığını irdelemek. Bilimsel projeler için yeterince kaynak ayrılmaz ise çözülmemiş problemler bir yanda kalır ve o sorun nedeniyle birçok kişi mağdur olur veya belki hayatını kaybedebilir. Düşünün; kanser üzerine araştırma yapmak için bütçe ayrılmaz ise kanserden dolayı ölümler devam edecek veya depreme hazırlık konusunda fayların tanımlanması için bütçe ayrılmazsa, deprem konusu hep bir sorun olarak karşımızda kalacaktır.

Bilime bütçe ayrıldığında ise bilim insanları ürettikleri bilimsel bilginin ve elde ettikleri sonuçların bilimsel dergilere yazdığı makalelerle, kitaplarla veya kongrelere giderek diğer araştırmacılara sunarak paylaşır. Ancak bu paylaşım süreci genel olarak toplumun ihtiyacını karşılamak için bir televizyon programında da bilimsel görüş sunarak veya TV programına katılarak da olabilir.

Üniversitelerde kamu kaynaklarıyla üretilen bilimsel bilginin kamuya açık ortamlarda paylaşılması, neden üniversite yönetimlerinin döner sermaye hizmetleri arasında yer bularak, fiyatlandırılır. Yani üniversitelerin yönetim kurulları kamunun kaynaklarıyla üretilen bilgiyi neden bir ticari metaya dönüştürüp, kamusal bir görev olarak görülecek görüş sunma sürecini, bir bedel olarak kazanç sağlama aracına dönüştürülür.

BİLGİYİ SATMAK NE DERECE ETİK?

Üniversite’de çalıştığım sürece hep bu konuyu düşünmüştüm? Üniversitem bir TV programına gittiğimde benden ücreti mukabil bilgi sunmamı benden neden ister? diye. Bu durum ne kadar etik? Kamusal bilgi üretim süreci neden çıktısı itibariyle paraya dönüşür? Yani görüş sunularak alınacak ücret ne kazandıracaktır ki? Yani kamunun kaynaklarıyla üreten kişi aldığı maaşa ek olarak, sunduğu görüşten döner sermaye geliri elde edecek, kalan tutarın diğer kısmı üniversite içinde idari kadrolarda (dekan, rektör, döner sermaye paylaşım usullerine göre vb) paylaşılacaktır. Paylaşılan nedir? Halkın vergileriyle üretilen bilginin tekrar halka geri dönerken, parası karşılığında satılarak, eğer bedeli ödenmezse, halkın bilgi alma hakkının yasaklanması şeklinde tezahür edecektir. Yani bir bilim insanı TV programının bedeli ödenemezse, halkının bilgi alma hakkını engellenmiş olacaktır. Cezalandırılan ise yine halk olacaktır!

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ-CERRAHPAŞA BEDELİ KARŞILIĞINDA HİZMET SUNAN TEK ÜNİVERSİTE Mİ?

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa’nın web sayfasına* baktığınızda 30.01.2020 tarihinde Yönetim Kurulu tarafından alınan kararla yukarıdaki tabloda verilen hizmetlerin bedeli karşılığındafiyatlandırıldığını göreceksiniz. Peki fiyatlandırılan veya bir hizmet (kamusal hizmet ise neden bir ekonomik bedeli olur) olarak ortaya konulan başlıklar neler diye incelediğimde; ilk olarak bu fiyatlandırmanın hangi mantıkla yapıldığını anlama uğraşı içine düştüm. Bilimsel görüşler fiyatlandırılırken neden akademik unvanlara göre farklılık olduğunu da anlamaya çalıştığınızda, bunu kendinize nasıl izah edeceksiniz? Bir “Dr. öğretim üyesi” aynı üniversitede görevli başka bir Prof.Dr. ünvanlı öğretim üyesinden daha can alıcı bir probleme çözüm üretip, bunu sunduğunda görüşü bir meta ile ölçeklendirilirken, neden daha düşük/yüksek fiyatlandırılır ki? Bu işin mantığı nedir? Ya da bir seminerde bir öğretim elemanı, Doç. Dr. ünvanlı bir meslektaşından daha düşük bedelli ne konuşmuş olacaktır? Bilimsel bilginin eşitliği de konusu da bedeliyle tartışmaya açan bir üniversite yönetim kurulu kararı bulunmaktadır. Ya da bir Prof. Dr. unvanlı bilim insanı, tercüme yaparken, Dr. Öğretim Üyesi unvanına sahip bir meslektaşından neyi fazla/eksik olarak yazabilir ki?

Güzel ülkemin üniversitelerini yöneten yönetim kurulu üyelerine naçizane önerim; “bilgiyi meta olarak görmeyi bırakın!”. Kamu gücüyle elde edilen finansman kullanılarak sunulan bilimsel görüş veya TV programları dahil olmak üzere, halkın bilgi alma hakkını bedeli mukabil bir metaya indirgemeyin! Vazgeçin bu üniversite-sermaye ilişkisinde paranın gücünden. Tüm öğretim üyelerini kamu kaynaklarıyla destekleyin ve bilim insanlarını da toplumun sorunlarını para karşılığında çözmekten vazgeçirin. Böylelikle öğretim üyelerinin akademik unvanlarını özel teşebbüse hizmet etmek için değil de, toplumun sorunlarını bedelsiz olarak çözme uğraşına yöneltmiş olursunuz. Kurum yöneticileri de eğer bir bedel ödeyecekse, toplumun sorunlarını en fazla çözene bu bedeli ödesin. Bu bedel parada olmasın. Her şey paraya indirgendiği sürece ne üretilen bilgi, ne de sunulan hizmet gerçek değerinde olmayacaktır. Çünkü karşılaşılacak her problemin çözümünü bedeli karşılığında çözeceğini iddia eden akademisyenler “Kanal İstanbul projesi gibi” mutlaka olacaktır. O bedel karşılığında mutlaka size bir çözüm üretecektir. Ancak o çözüm gerçek çözüm olacak mıdır? orasını siz düşünün!

*(https://cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=2020-danismanlik-en-dusuk-hizmet-listesi.pdf)

Savaş Karabulut / Jeofizik Mühendisi, Sismoloji Doktoru

Odatv.com

575 Bu habere tepkiniz:

 

Kaynak: OdaTV