BBC’nin en etkili 100 kadın arasında gösterdiği Gülsüm Kav konuştu: ‘Tesadüf değil…’

BBC, 2020’nin ilham veren, en etkili 100 kadınını seçti. Listede Türkiye’den yalnızca bir isim yer aldı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCPD) kurucusu ve genel temsilcisi Gülsüm Kav listeye dahil edilirken BBC, onunla ilgili olarak “Gülsüm, Türkiye’de toplumsal cinsiyete dayalı şiddet konusunda farkındalık yaratmak ve yakınlarını kadın cinayeti nedeniyle kaybeden birçok aile adına savunuculuk yapmak için yorulmadan çalışıyor” ifadelerini kullandı.

2010’da kurulan platform, önemli kazanımlar elde ederken Gülsüm Kav da mücadelelerini, elde ettikleri kazanımlarını ve ülkenin içinden geçtiği süreci Sözcü.com.tr için değerlendirdi.
‘YAPILMASI GEREKENİ YAPIYORUZ’
İlk olarak “Bu zor zamanlarda iyi haberler de var dedirttiği ve benimle birlikte bugün çok sayıda insanı mutlu ettiği için gurur duydum elbette; öngören, emek veren herkese teşekkür ediyorum” diyen Gülsüm Kav, “Bununla beraber, ilk haber aldığımda, yapılması gereken bir şeyi yaptığım için ödülle taltif edilmekten mahcup olduğumu da belirtmek isterim. Birlikte mücadele ettiğim tüm kadın arkadaşlarım, aileler, yanımızda olan tüm toplum, yapılması gerekeni yapıyor; Türkiye’de neredeyse her gün yaşanan kadın cinayetlerini durdurmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

Gülsüm Kav: “Acı olaylardan sonra kınamak değil iktidar sahiplerinin görevi. Onların görevi adım atmak, çözmek.” (Fotoğraf: Depo Photos)

Bu elbette “ödül” olarak kabul edilecekse buruk bir ödül olmalı. Kadın cinayetleri, Türkiye’de canla başla mücadele edilmesi gereken bir sonuç. Aslında bu acı gerçek yeniden karşımıza da çıkıyor bu haberle. Gülsüm Kav bu durumla ilgili olarak ise şunları söylüyor:

“Evet, gönül isterdi ki, 100 kadın listesinde yer alan kadın arkadaşlarımızdan bazıları gibi; şiddetle mücadeleyi geride bıraktığımız; geleceğe dönük bir alanda ödül alalım… Tesadüf değil, Türkiye’de kadınların en önemli toplumsal sorunu kadın cinayetleri olmaya devam ettiği için bize veriliyor. Ama diğer yandan bu önemli toplumsal sorun karşısında önemli bir mücadele de geliştiği için, nihayetinde Türkiyeli kadınların kendi geleceğine sahip çıkmasını da simgeliyor. Canımız pahasına verdiğimiz, hayatımıza karar verme mücadelemizin hakkı teslim ediliyor.”
KADIN CİNAYETLERİNİ DURDURACAĞIZ PLATFORMU 2010 yılında kurulan platform, davası 2010 yılında görülmeye başlayan Münevver Karabulut cinayetinin toplumda sarsıcı etkisinden yola çıkarak bir araya geldi. İlk yürüyüşünü 16 Ağustos 2010’da gerçekleştiren platform; 6284 sayılı koruma kanunu’nun uygulanması ile kadının etkin korunmasını sağlamak ve kadın katillerine haksız tahrik, iyi hal gibi nedenlerle uygulanan ceza indirimlerinin önüne geçmek için gönüllüleriyle mücadele ediyor.
 

KCPD’nin yola çıktığı günden bu yana mücadelesiyle elde ettiği en önemli kazanım ise belki de “kadın cinayeti” kavramının bir terim olarak kabul edilmesini sağlamak. 10 yıllık yolculuğu anlatan Gülsüm Kav, “2010’da biz yola çıktığımızda ‘kadın cinayeti’ bir terim olarak bile kabul edilmiyordu. Resmi kurumlara verileri sorduğumuzda ‘kadın cinayeti’ diye özel bir kavramın bulunmadığı şeklinde cevap veriyorlardı. Şu anda resmi kurumların tanıdığı bir kavram. Yıllar sonra yeni başlamış olsa da raporlamalar yapmaya başlamaları. Bu meselenin ne kadar önemli toplumsal bir sorun olduğunun toplum nezdinde de açığa çıkması sonucuyla kamu kurumları da görevlerini yapma baskısı hissettiler. İlk defa bir kadın mücadelesinin toplumsallaştığını görüyoruz uzun bir zaman sonra” dedi.
ʻʻ Her kesimden kadının modern haklarına sahip çıkıyor olması… Türkiye’de yaşadığımız krizin temelinde bu var. Bazı avantajlarını kaybedecekleri korkusuna kapılıyorlar. Sadece kadınlara yönelik de değil; aslında bizim toplumumuzda her hak arayanı şiddetle bastırmak gibi kötü bir gelenek var. Kadınların, güçlü bir erkek egemenliğine karşı özgürlük arayışı, erkeklik avantajlarını yitireceklerini düşünenler tarafından kör bir şiddetle bastırılmaya çalışıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav
“Toplumsallaşan, yayılan, sahiplenilen bir mücadele olması önemli. Tek tek takip ettiğimiz yüzlerce davada haksız indirimleri önlüyor ve adaleti bir nebze sağlıyor olmamız da bir sonuç. Şule Çet davası gibi şüpheli ölüm davalarında gerçeği ortaya çıkarıyor olmamız adalete çok büyük bir katkı” diyen Kav, ilerleme kaydettiklerini belirtiyor:

“Kadın haklarının korunma yasasının daha fazla bilinmesini sağlamak, yasadan yararlanan kadın sayısını artırmak da en büyük mutluluk. Kadın cinayetleri devam ediyor ama başladığımız yerde de değiliz.”

“Dünya çapında kadınların şiddet ve taciz olaylarında harekete geçerken geçmişe nazaran daha cesur olduklarını görüyoruz ve bu çok sevindirici. Peki kırsalda veya kentte mahalle baskısı altında yaşayan kadınların da cesareti arttı mı? Gözleminiz nedir?” sorusuna ise Gülsüm Kav, şu yanıtı verdi:

“Elbette. Türkiye’de de önemli değişiklik şudur: Türkiye’de boşanma hakkı yıllardır var ancak onu ekseriyetle belli profilde kadınlar kullanırdı şimdi artık kentleşmenin artması, toplumun ilerlemesi, her eve televizyon girmesi, AVM’lerin yapılması bile ya da beğenmediğimiz evlilik programlarının bile kadınlara seçme haklarının olduğunu göstermesi, kadınları değiştiriyor. Meselemiz de bu. Az sayıda kadının farkında olduğu bir şeyden çıkıp, modern hakların geniş topluluklar halinde savunulmaya başlanması ile kadınlar değişiyor, modern haklarını arıyorlar… Ve bu şiddetle bastırılmaya çalışıyor. Her kesimden kadının modern haklarına sahip çıkıyor olması. Türkiye’de yaşadığımız krizin temelinde bu var.

Krizin temeline değinirken “Kamu kurumları devreye girip kadının yanında yer aldığında sonuç, bugün yaşadığımızın tam tersi olabilecekken; yetkililer de görevini yeterince yapmayıp erkeğin arkasını sıvazladığı ve hukukta da ceza indirimlerine tanıklık ettiğimiz için ve genel olarak da kadınların haklarını koruyan ve güçlendiren politikaların savunulduğu bir iklimde olmadığımız için bu krizi yaşıyoruz” diyor Gülsüm Kav.
6284 NEDİR? 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Türkiye’de kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair kanundur. Kanun, şiddete uğrayan veya uğrama riski bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takipe maruz kalan kişilerin korunması ve şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirleri içermektedir. Kanun fiziksel şiddetin yanısıra, ekonomik, psikolojik, cinsel şiddet gibi farklı şiddet türlerini de kapsamaktadır.
 

Ancak belli ki acı olaylardan sonra iktidar sahiplerinin yaptığı kınamalar yetersiz kalıyor. Bu durumu konuşurken heyecanlı ve kendinden emin ifadesini yitirmeden ancak bu durumdan çok da rahatsız olduğunu hissettiren bir ses tonuyla Gülsüm Kav, “Kınama değil onların görevi” diyor ve ekliyor:

“Onların görevi adım atmak, çözmek. 6284’ü uygulamak, uygulamayan görevlilere yaptırım uygulamak. Kadınların boşanma haklarıyla oynamamak. İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmalı hale getirmek değil, tam olarak uygulamak için çaba göstermek. Kınayacak kişi onlar değil. Görevlilerin kınamaya hakkı yok.”

Tıp doktoru olan ve uzmanlığını tıp etiği olarak da bilinen deontoloji alanında yapan Gülsüm Kav, içinden geçtiğimiz pandemi sürecine de değindi: “Olağanüstü bir dönem yaşıyoruz. Bütün olağanüstü hallerde olduğu gibi kadınlar iki kat zorluk yaşıyor. Erkeklerin yaşamadığı zorlukları yaşıyorlar.”
‘PANDEMİDE BAŞVURULAR ARTTI’
Gülsüm Kav, yüz yüze gelinen riskleri “Eve kapanma başlıca tedbir olduğu için ve kadınların da en çok şiddet gördüğü yer ev olduğu için şiddetin artması, kadınların bakım yükünün artması, bu dönemin getirdiği ekonomik yükle, işsiz ve güvencesiz kalacak olanların ağırlıklı olarak kadınlar olması gibi riskler vardı” sözleriyle ifade ederken kendilerine gelen başvuruların da bu dönemde artış gösterdiğini dile getirdi:

“Bu risklerin gerçekleştiği durumlar da yaşadık. Bize gelen başvurular arttı. Şiddet yardım hatlarımıza daha önceki zamanlara kıyasla daha çok başvuru geldi. Daha zor dönemler geçirmek bir yandan sorunlarımızı zorlaştırırken bir yandan da kadınlara daha fazla mücadele azmi getiriyor. Mesela pandemi koşullarında kadınların sokağa çıkmasının çok zor olacağı şartlarda, özellikle bazı haklarımızla, İstanbul Sözleşmesi’yle oynanmaya çalışıldı. Sokağa çıkmamız zor olacak sanıldı. Ama kadınlar tüm bu zor şartlarda hem sözleşmeyi hem haklarını hem de içeriden mücadeleyi elden bırakmıyorlar. Daha zor koşullarda yaşıyor Türkiye’de ve dünyada kadınlar ancak daha fazla mücadele ederek bu dönemle baş ediyoruz.

Kaynak: Sözcü