Adalet Bakanı da hukuk fakültesi mezunu ve avukatlar Ankara’ya yürürken “Ortada henüz taslak bile yok” demişti. Demek ki, avukatlık kanununu değiştirme taslağı Adalet Bakanı’ndan bile habersiz hazırlanıyor.
Emir yüksek yerden.
Ekim’de baro seçimleri var.
Taslak Meclis’e gelecek.
Parmaklar kalkacak.
Taslak Ekim ayından önce kanun olacak. Avukatlar, kendi yasalarında yapılacak “bu tepeden gelen değişikliği” kınamak ve halkın dikkatini çekmek için anayasal haklarını kullandılar, yürüdüler.
İnsan bekliyor!
Bakan da yürümeliydi.
Bakan da seslerini demokratik yoldan duyurmak için yurdun her kentinden Ankara’nın girişine kadar yürüyerek gelen baro başkanı avukatların yanında olmalıydı.
Bakan da sormalıydı:
Ne yapıyorsunuz?
Polisler şaşırmalıydı.
Polisleri Ankara’nın girişinde baro başkanlarını durdurmaya, gerekirse hırpalamaya göndermiş olanlar da “hakla- hukukla- adaletle- vicdanla- devletle” bu denli oynamanın kendi bakanlarını bile isyan ettirdiğini görmeliydi.
★★★
Tarihi bir an olacaktı!
Adalet Bakanı, “Avukatlık yasasında yapılması düşünülen değişiklik için baroların da görüşünü almadan taslak hazırlayanları” sarsıp, sallayacak “bağımsız savcı- bağımsız yargıç- bağımsız savunmanın” sesi olmak isteyenlerin yanında durmayı düşünemedi.
Ne yapıyorsunuz?
Diye bağıramadı.
Ne yapıyorlar?
Avukatı!
Avukatın kurdu yapıyorlar.
Bölmeyi planlıyorlar.
Bizden olan avukat.
Bizden olmayan avukat.
İktidarın yanında duran avukat.
Hukukun yanında duran avukat.
Hukuku iktidara alet yapan avukat.
Hukuku vicdan sayan avukat.
Yalanın avukatı.
Doğrunun avukatı.
Hukuku iktidarın siyasi aleti ve muhalefete karşı kullanılan silahı haline getirmenin zirveye ulaştığı bir dönemi yaşadık. Şimdi sıra “baroların birliğini” bozmaya geldi. Avukatlık kanunu ile oynanacak ve sonra sıra mimar odalarının birliğini, mühendis odalarının, eczacı odalarının ve ne kadar hak hukuk isteyen varsa onların birliğini bozmaya gelecek.
★★★
Adalet Bakanı!
Kendisi de bir avukat.
Hukuk okumuş.
Yürüyenlerden olmalıydı.
Fırsat kaçmış da değil.