1990’lardan fırlayan bir ‘kurtarıcı’ Hasan Mezarcı nasıl bu hale geldi 2 ‘Sen söyle ben siyasete aktarayım’

YAKIN tarihin önemli kırılma anlarına tanıklık eden 1990’lar, sert bir iklimin hâkim olduğu günler olarak hatırlanacaktı. Bir yanda “laiklik” tartışmaları dahil bir dizi toplumsal olay; aydın suikastleri, katliamlar, siyasetten sokağa, sokaktan siyasete uzanan sert eylem ve söylemler… Bir yanda da ülkenin yeni tanıştığı ilk özel televizyon yayıncılığıyla kapıları açılan renkli bir dünya…

İşte Hasan Mezarcı’nın bugünlere uzanan 30 yıllık “popüler” tarihindeki milat da bu iklimin hâkim olduğu günlerdi. 3.5 yıl müftülük yaptığı İstanbul Ümraniye’deki görevi sırasında, ateşli hitabetinin de etkili olduğu tanınırlığı, kendisini Refah Partisi’nin (RP) radarına soktu. 1991 seçimleri için yeni isimlerin arayışındaki partinin milletvekili aday havuzuna girdi ve seçildi. Böylece, 9 yılı müftülükte geçen 15 yılı aşkın memuriyetine veda edip, o güne kadar görev bölgesiyle sınırlı tanınırlığını ülke sathına genişleteceği Meclis’in yolunu tuttu. Onu bundan sonra romanlara, filmlere konu olabilecek bambaşka bir hayat çizgisi bekliyordu.

ORTALIĞI KARIŞTIRAN ÖNERGE

Meclis’te de ateşli hitabetiyle öne çıkan ve giderek tanınırlığını arttıran Hasan Mezarcı’nın konuşmaları kadar Meclis’e verdiği araştırma önergeleri de büyük ses getirmeye başladı. O günlerden bir arkadaşı, bir süre önce ölen ve Cumhuriyetle ilgili tartışmalı tezleriyle tanınan tarihçi-yazar Kadir Mısıroğlu’ndan etkilendiğini söylerken, Mısıroğlu da bir sohbetinde şunları anlatıyordu: “Müftülük yapmış, sıradan bir imam hatip mezunu. Şimdi bir tahtası daha eksildi. Meclis’ten bana telefon ediyordu, ‘Böyle diyorlar ne cevap vereyim, sen ilim adamısın sen söyle, ben bunu siyaset sahnesine aktarayım’. Bir sürü kitap verdim, bir kitap okutamadım, ilimsiz mücadele olmaz…”

Hasan Mezarcı’nın Meclis’teki önergelerine de bakıldığında, Mısıroğlu’nun tezleriyle örtüştüğü görülüyordu. Atatürk’e yönelik hakaretleri tepkilerin hedefi olurken, Atatürk’e suikast sanıklarının itibarlarının iade edilmesi için verdiği önerge de büyük gürültü kopardı. Partisinden 7 arkadaşının yanı sıra DYP, DEP ve BBP’den 4 milletvekiliyle birlikte 12 imzalı önergesi ortalığı tam anlamıyla karıştırdı.

SUSMAZSAN KITIR KITIR KESECEKLER

Büyük tepkilere yol açan önerge Genelkurmay’ın da şimşeklerini çekerken, Ankara DGM de imzacı vekiller hakkında soruşturma başlattı. Bütün bunlar, o günlerde bir yandan oylarını arttırmaya çalışırken bir yandan da devletin hışmından olabildiğince sakınmaya çalışan RP yönetimini rahatsız etti. Yönetimin devreye girmesiyle Mezarcı dışındaki 7 milletvekili imzalarını geri çekti. Mezarcı ise “partiye zarar verdiği” gerekçesiyle disipline sevk edildi. Mezarcı sonradan bu günleri anlatırken, dönemin RP lideri, merhum Necmettin Erbakan’ın partinin önde gelen isimlerinden Şevket Kazan ile birlikte kendisini çağırarak, “Bana iki albay geldi, önergelerini geri çekmezsen, susmazsan seni kıtır kıtır kesecekler” dediğini öne sürdü.

PARTİDEN İHRAÇ EDİLDİ CEZAEVİNE GİRDİ

Sonuçta partiden ihraç edilen Mezarcı hakkında onlarca dava açıldı. Mahkûmiyet aldı, cezaevine girdi. Bütün bu süreçlerin Hasan Mezarcı için oldukça yıpratıcı olduğu söyleniyordu. Bir yandan da basının takibindeydi. Çok sayıda haber ve yorumun konusu oldu. Kimileri “çok üzerine gidildi” dese de birçok arkadaşı bu süreçte kendisine mesafeli bir tutum aldı. Cezaevinde içine kapandığı anlatılıyordu. Zaten “Mesihlik” konusu da bu sıralarda gündeme geldi. İlahiyatçı olmadığı için kendisini “kökten siyasetçi” diye tanımlayan eski bir RP’li o günlerde “Ya, ilahiyatçılardan siyasete girenlerden bazılarında bir şeyler zamanla kısa devre yapıyor galiba…” diyordu.

‘DELİ DEĞİLİM’

Hasan Mezarcı, deli olmadığına ilişkin kesinleşmiş yargı kararı bulunduğunu söyledi. Mezarcı, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Akıl hastalığı iddiasıyla vasi atanması talebi” ile hakkında açılan davanın 9 yılık yargı sürecinin ardından 2009 yılında sonuçlandığını belirtti. Mahkemenin bu talebi reddederek vasi atanmasına gerek olmadığına karar verdiğini ve kesinleştiğini vurguladı.

KRAVATLI MI BEKLİYORLARDI

SON dönemde parlak sarı giysileriyle ses getiren Hasan Mezarcı, nedenini şöyle açıklıyor: “Yani nasıl bir peygamber bekliyorlardı? Beni blucinli mi, kravatlı mı bekliyorlardı? Bana acaba nasıl bir kıyafet uygun görürlerdi? Ben Hazreti İsa’nın ta kendisiyim ve öyle geldim. Taşıdığım küpeye gelince, Yavuz Sultan Selim küpeyi neden taktıysa, ben de onun için taktım.”

Kaynak: Hürriyet